-Hazırlayan
Işık Sükan-
Mevlana'dan
İnciler (II)
Kanın süt alması için
bir zaman lazımdır.
*
Bu ağzı kapa da o alemi
gör. O aleme göz bağı boğaz ve ağızdır.
*
Bir akıl başka bir akılla
birleşti mi; kötü işe kötü söze mani olur. Fakat
nefis başka bir nefisle dost olursa cüzi akıl
bir işe yaramaz.
*
Yürü tez bir Tanrı dostu
ara. Böyle yaptı mı Tanrı senin dostun olur.
*
Ağyardan (düşman) halvet
etmek gerek, yardan değil.
*
Mümin müminin aynası
olunca yüzü gözü buğulanmadan kurtulur.
*
Kötü dostla ünsiyet
belaya bulaşmaktır.
*
Bilgi ile uyumak uyanıklıktır.
Vay bilgesiz ile oturan uyanık kişiye.
*
Kargalar güz mevsimi
otağlarını kurdular mı bülbüller gizlenir ve susarlar.
*
Ey eşeklere karışan,
utan! Bu beş duygudan başka beş duygu daha vardır.
O duygular kırmızı altın gibidir, bunlar bakır
gibi. Tanıyışta anlayışta mahareti olanlar, o
pazarda nasıl olur da bakır duyguyu altın duygu
gibi alır?
*
Çöp nedir? Mevki ve
mal sevdası. Ey kararsız kişi, mal çöpten ibarettir
ama boğazındaysa Abu hayatı içermez.
*
Gerileme de gerilemeyi
arar. Diken eken ancak yeşermiş taze diken elde
edebilir. Sakın ektiğin dikeni gül bahçesinde
arama.
*
Alimin azığı ve sermayesi
kalemden meydana gelen eserlerdir. Sofinin azığı
ve sermayesi nedir? Ayak izleri!
*
Ruh üzümden şarabı,
yoktan varı görür.
*
İnsan yılana akrebe
ne yaptı ki onlar daima insanı sokmak öldürmek
isterler. Bu hasette nihayet yaratılışta vardır.
*
İnsanların çoğu insan
yiyicidir. Onların selam vermelerine pek emin
olma. Hepsinin gönlü şeytan evidir. İnsan şeytanına
pek kulak asma. Şeytanın ağzından çıkan "La
Havle" 'ye kanan kişi savaşta eşek gibi tepesi
üstüne düşer.
*
Yabancı kimdir. Senin
toprak bedenin. Senin gama, eleme düşmen onun
yüzündendir.
*
Teni miskler içine yerleştirsen
yine ölüm gününde pis kokusu meydana çıkar.
*
Kin yüzünden yol azıtanlara
kin tutma, çünkü onların kabirleri de kin tutanların
yanına kazarlar. Kinin aslı cehennemdir.
*
Gül suyu isen seni başa
sürer göğüslere serperler. Sidik isen dışarı atarlar.
*
Hakikatte gündüz velilerin
sırrıdır. Gündüzü Tanrı erinin sırlarının aksi
bilin. Gözü örten akşam da onun ayıp örtücülüğünün
aksi.
Tanrı'nın kuşluk vaktine
and olsun.
**********************************************
Açıklamalar:
Şimdi Miraç günü "istiftah"
günü diye anılmaktadır. Halk arasında Recep ayının
ilk Cuma'sı olarak Miraç meşhur olmuş ise de hadislerde
bir rivayet yoktur.
İmam Cafer, İmam Hz. Hasan'ın oğlu Hasan-Al Müsenna'nın
oğlu Davut'un annesine oğlunun hapisten kurtulması
için bir dua belletmiş. Ve bu duayı Recep ayının
13,14 ve 15. günleri oruç tutup 15. günü ikindi
namazından sonra okunmasını söylenmiştir. O günün
(15 Recep) istiftah günü olarak tercih edildi.
*
Zülkarney'in batıya ve doğuya
gittiği ve oralarda vahşi bir halde yaşayan insan
topluluklarına rastladığı anlatılmaktadır. Kef Suresi
(82-101). Bu zata "İskender'i Zülkarney"
'de derler. Zülkarney iki boynuzlu demektir. Başlığında
iki boynuz olduğundan yahut dünyanın doğu ve batısını
gezdiğinden kendisine bu lakap verilmiştir.
Kuran'da da "Yahudiler Tanrı'nın elleri bağlanmıştır"
dediler. Onların elleri bağlansın. Ve söyledikleri
söz yüzünden lanete uğradılar. Maide 64; Yargılayan
ve acıyan Tanrı arş üstündedir. Onu kaplamıştır.
Ta Ha (Sure 20 Ayet 5); Ve Rabbine melekler saf
saf gelir. Fecr (Sure 89 Ayet 22)"
Bazı dar düşünceliler bunlara olduğu gibi mana vererek
Tanrı insan şeklindedir, eli, ayağı, yüzü gözü vardır,
yalnız keyfiyetini bilmeyiz demişlerdir. Bazıları
da daha da ileri giderek keyfiyetinden de bahsetmişlerdir.
Bunlara "müşebbihe-mücessime" yani Tanrı'yı
insana benzeten ve onun cismi olduğunu sananlara
denir. Bu inanışta olanlara da "müşebbih"
derler. Müslümanların çoğu da bu ayetlere mecazi
mana vererek tevhidin, yani Tanrı'yı tek bilmenin
bir şartı da onu kul ve mahluk sıfatlarından uzak
bilmektir demişlerdir ki bunlarca müvahhit kendileridir.
*
Çelebi Hüsamettin'in adı Hasan'dır.
Hz. Mevlana'nın tarikat evladıdır ve Mesnevi'nin
katibidir.
*
Arapça da bir yanı tutan bir
tarafa çekilen manasına itizal denir. İslam dinine
Yunan felsefesinin tesirinden sonra meydana gelen
bir mezhep vardır ki bu mezhep erbabına "mutezile"
bu mezhebe uyan kişiye de "mutezileli"
denir.
Tanrı'nın zatına nispetle sıfatları olmadığını,
Tanrı'ya ait sıfatları kabul edersek onu kula benzeteceğimizi
söyler. Adil olduğu ve iyiliğe iyilikle, kötülüğe
kötülükle karşılık verdiğinden iyilik ve kötülüğü
kendi irade ve ihtiyarımızla yaptığımızı, Tanrı'nın
bizim yapacağımız şeyleri bilmesi ve o şeyleri bize
yaptırmaya cebretmediğini kabul ederler. Aynı zamanda
cisim olmayan Tanrı'nın hiçbir suretle ve hiçbir
yerde görülemeyeceğinde ısrar ederler.
Sıfatları kabul etmemeye "Tevhid" kulların
işledikleri işlerde kaderi inkara "âdil"
adını veren bu mezhep ehli, kendilerine "adil"
ve tevhid erbabı demişlerdir.
*
Kuran'ın 99. suresi olan "Zilzat"
suresinin 7 ve 8. ayetlerinde "Kim zerre kadar
hayır işlerse hayrının mükafatını görür, kim bir
zerre kadar şer işlerse şerrin karşılığını görür.
*
Sofiler, ruhu hayat ve hayat
kabiliyeti olarak kabul ederler. Bu bakımdan cansızların
duruşu ve varlığı bir hayat eseridir. Buna "Ruh-u
cemadi" derler. Nebatlarda bundan başka bir
üreme, yetişme, büyüme vardır. Bu kabiliyete "Ruh-u
Nebati" adı verilir. Hayvanlarda bunlarla beraber
bir de hareket vardır. Bu hususiyet "Ruh-u
Hayvani diye anılır.
İnsanlarda bu üç ruhtan başka söz söyleme ve anlama
kabiliyeti de vardır ki "Latife-yi Rabbaniye"
Tanrı lütfu, Tanrı vergisidir. İşte insan Tanrısına
bununla ulaşır.
*
Hz. Muhammed'in "Tanrı'ya
isyandan ancak Tanrı koruması ile korunulur, Tanrı'ya
itaatte ancak onun kuvveti ve yardım ile olur. Cibril
bana böyle haber verdi." Bu sözün kısası bir
halden bir hale değişme ve bu değişmedeki kuvvet
ancak Tanrı'nın cümlesinindir ki "La havle"
diye başlar. Bu sözün gök ehlinin sözü olduğu da
hadiste vardır.
*
Fatihâ Suresi başlangıç suresi
demektir. Ve Kur'an bu sure ile başlar. Müslümanlar
da bilhassa sofiler de herhangi bir işin hayırlı
olması için "Fatiha" denir ve bu sure
okunur.
*
Kuran’ın 101. Sûresi olan Kariye
Sûresi kıyameti anlatır.
*
Sırat Arapça’da yol demektir.
Cehennemin üstüne gerilmiş, kıldan ince kılıçtan
keskin bir yoldur. Tanrı’ya inanmayanlar ve suçlular
bu köprüden geçemezler. Sırat köprüsünün diğer yanında
cennet vardır. Sırat Zerdüştlükten alınmıştır.
*
Tevrat’ın tekvin kısmı 3. babında
Adem’le Havva’yı yılanın aldattığı böylece yasak
meyveyi yedikleri bu yüzden cennetten çıkarıldıkları
anlatılıyor. İslami inanışta yılan cennetin kapıcısıymış
ve çok güzelmiş. Ayaklıymış. Ama şeytan onu kandırarak
ağzından içeri girmiş. O yüzden yılan da cezalandırılmıştır
ve yerde sürünmeye mahkum edilmiştir.
*
Münafık kendini inanmış gösteren,
fakat kalben inanmayan kişidir. Bunlar hakkındaki
Sûre Kuran’ın 63. Sûresi olan Münafikûn Sûresi’dir.
*
82. Sûre olan Buruç Sûresi’nde
2. Ayeti’nde “Vaad edilen güne and olsun!” denmektedir.
*
Vedduha “Kuşluk vaktine andolsun!”
denmektedir. (93. Sûre’nin ilk Ayeti)
*
Duha Sûresi’nin 2. Ayeti’nde
“Geceye, karanlığın bastığı vakit and olsun.” Dendiği
gibi Velley Sûresi (92. Sûre 2. Ayeti’nde)
“Güneş, örttüğü zaman andolsun geceye.”
*
Hicretin 4. Asrının ilk yıllarında
bir tarikat kurup, Bağdat’ta şöhret kazanan Beyza’lı
Hüseyin-al Mansur-al Hallac’ın (Enel Hak, ben Tanrı’yım)
dediği meşhurdur. Bu yüzden idam edilmiştir.
*
Kur’an 59 Sûre (Haşır) Ayet 20
“Cehennemliklerle cennetlikler eşit değildir. Cennetlikler
kurtulanlardır.”
*
Astrolojide 9 kat feleğin, yani
göğün, daha doğrusu bu göklerdeki yıldızların yeryüzüne
ve yeryüzündekilere tesiri olduğu kanaati vardır.
Bu yüzden her aksi işte felek mesul tutulur ve ondan
şikayet edilip, durulur. *******************************************
İnciler:
Gündüzü, Tanrı erinin
sırrının aksi bilin;
Gözü örten akşamı da onun ayıp örtücülüğünün aksi.
Tanrı onun için “Vedduha” buyurdu. “Vedduha”,
Mustafa’nın gönlünün nurudur.
*
“Velleyl” den maksat yine Mustafa’nın
ayıp örtücülüğü, toprağa mensup olan cismidir.
*
Bu kuşluk çağının güneşi o, gökten
doğdu da gece gibi olan tene “Seni Rab’in terk etmedi”
dedi.
Belanın ta kendisinden vuslat meydana geldi; “ Sana
darılmadı da” sözü de o tatlılıktan zuhur etti.
*
"Enel Hak" sözü Mansur'un
ağzında nurdu. "En Allah" sözü firavunun
ağzında" yalan.
*
Temiz söz, hakikatten uzak olan
gönüllerde karar etmez, nurun aslına dek gider.
*
Çarpık ayakkabı nasıl çarpık
ayağa uyarsa şeytanın afsun ve efsanesi de doğru
olmayan gönüllere uyar.
*
Tavus kuşu nasıl köylü evinde
olmazsa hakikat ilmi de her aceminin malı olmaz.
*
Ahmet, ümmetler ya Rab desinler
diye nice put kırdı.
*
Boğazına düşkün, yemeğe alışkın
sofiler köpek gönüllüdürler, fakat kedi gibi yüzlerini
yıkarlar temiz görünürler.
*
Gönlüne geçim kaygısını az koy,
sen kapıda oldukça rızkın azalmaz.
*
Ey bize güç şeyleri kolaylaştıran
Tanrı. Bizi abes ve boş şeylerden kurtar. Bize rızk
gibi göstermiştin ama tuzakmış, bize her şeyi olduğu
gibi göster.
*
Ey başkalarına ağlayan göz, gel
bir müddetçik otur da kendine ağla.
*
Mukallit (taklitçi) söz söylerken
ağlasa bile habis (kötü) 'in maksadı ancak tamahtır.
*
Kafir de Tanrı der, mümin de.
Fakat ikisinin arasında adam akıllı fark var.
*
Ekmek isteyen yıllardır Allah
der, fakat saman için Mushaf (Kuran'ı Kerim) taşıyan
eşeğe benzer.
*
Zaruret te murdar da mübahdır.
Nice kötü şeyler vardır ki zarurette iyi ve doğru
olur.
*
Dünyada tamahsız sofi az bulunur.
O sebepten sofi hayli hor, hakirdir. Ancak Tanrı
nuruyla doyan ve dilenme zilletinden kurtulmuş olan
sofi bundan müstesnadır. Fakat sofilerin binde biri
bu çeşit sofilerdir. Öbürleri de onun sayesinde
yaşarlar.
*
Kimde tamah varsa dili tutuk
bir hale gelir.
*
Tanrı davetinden uzak olan, sultan
bile olsa gözü açtır.
*
Afetsiz, felaketsiz hiçbir köşe
yoktur. Tanrının halvet yerinden başka hiçbir yerde
dinlenmek, rahata kavuşmak mümkün değildir.
*
Vallahi fare deliğine girsen,
oraya da pençesini sokan bir kedi musallat olur.
*
Yılanların akreplerin içinde
bile olsan tanrı, seni güzel hayallerle avutursa,
yılanlar, akrepler sana munis olur. Çünkü , hayalin,
aşağılık şeyleri altın yapan bir kimyadır. Sabır,
güzel hayallerle tatlılaşır.
Çünkü her şeyden evvel içinde bulunduğun sıkıntıdan
kurtulma hayaline düşersin. O, kurtuluş ümidi, içindeki
imandan gelir. Sabır, iman yüzünden baş tacı olur.
Bundan dolayıdır ki sabrı olmayanın imanı da yoktur.
*
Sen bir mekansın, aslın lamekandır.
*
Altı cihete kaçma, çünkü o cihetlerde
altı kapı vardır. Tavlada altı kapı da alındı mı
karşıda ki mat olur! Mat.
*
Ey çarelere başvuran, ölünün
gözü nasıl cana bakarsa sen de gözünü Lamekan alemine
çevir, aklını başına al. Varlık alemi çarelerle
doludur ama Tanrı bir pencere açmadıkça yine bir
çare yok
*
Bu cihan, cihetsiz Lamekan aleminden
meydana gelmiş, bu cihana lamekan aleminden bir
mekan verilmiştir. Tanrıyı candan gönülden istiyorsan
varlıktan yokluğa dön.
Yokluk gelir yeridir; ondan kaçınma. Varlıkta gider
yeridir.
*
Tanrı sanatının tezgah evi, mademki
yokluktur... O halde tezgah evinin dışında ne varsa
değersizdir.
*
İster bu cihanın aşkı olsun ister
o cihanın aşkı . Hakiki maşukta suret yoktur. Hakikaten
surete aşıksan sevgili ölünce onu niye terk ediyorsun?
*
Ey temiz ve saf kişi neden bir
kerpice gönül veriyorsun? Ebedi olan bir aslı iste.
Ey kendi aklına aşık olan ve kendisine surette tapanlardan
üstün gören!
*
İnsanlardaki güzellik, altın
yaldızdır. Öyle olmasaydı nasıl olurdu da sevgilin
kart bir eşek haline gelirdi? Çünkü o güzellik ona
ariyetti.
*
Senin mana sandığın surettir,
eğretidir. Sen boşuna övünüp seviniyorsun.
*
Ekmeğini biçmeyi dilemek ham
tamahtır, oğul, o ham tamaha kapılma. Ham şey yemek
insana hastalık verir.
*
Halkla hoş geçinen peygamber
"eğer" demeyi men etti. "Onu söylemek
münafıklıktandır" dedi. Eğer şunu yapsaydın
yahut bunu yapsaydın deyip tereddüde düşen münafıklar
"eğer" diye işi şarta bağlarlarsa bu şarta
bağlayıştan öbür dünyaya ancak hasret götürebilirler.
*
Meheng taşın varsa altın seç,
yoksa yürü, kendini; bilen bir kişiye teslim et.
*
Tenini besleyip yetiştiren nefsine
hizmet eden bu benim düşmanım şu bana haset ediyor
der durur. Halbuki kendine haset eden, kendine düşman
olan kendi nefsidir.
*
Nefsini öldürürsen özür dilemekten
kurtulursun. Ülkede hiçbir düşmanın olmaz.
*
Ebu Cehil Muhammed'e uymaya utandı.
Hasedinden ondan yüksek olmaya çalıştı. Adı Ebul
Hakemdi, Ebu Cehil oldu.
( Ebul Hakem: Hakimlerin babası )
( Ebu Cehil : Cahillerin babası )
Nice ehliyetli kişiler vardır ki haset yüzünden
na-ehil olup kalmışlardır.
*
Halk peygamberi de kendisi gibi
bir adam sanır, o yüzden ona haset eder. Fakat onun
büyüklüğü tahakkuk edince herkes ona uyar.
*
Her devirde peygamber yerine
bir veli vardır. O yüzden sınama kıyamete kadar
daimdir.
*
İyiliğimiz kötülük olmasın. İyilik
yapıyoruz diye kötülükte bulunmayalım.
*
Çarpık ayağa çarpık ayakkabı
daha iyi. Yoksulun eli ancak kapıya varır.
*
Ademoğlu dilinin altında gizlidir.
Bu dil, can kapısına perdedir. Rüzgar esti de kapıyı
kaldırdı mı, evin içinde ne varsa görülür. O evde
incir mi var, altın hazinesi mi, yoksa yılan ve
akreplerle mi dolu. İçerde hazine mi var da kapısında
yılanlar beklemekte. Çünkü altın hazinesi bekçisiz
olmaz.
*
Herkes, önce kendi kusurunu görseydi,
hâlini ıslah etmekten gaflet eder miydi?
*
Kendi yüzünü görmeye mutedil
olanın nuru halkın nurundan fazladır.
*
Cömertlik gözden gelir. Elden
değil.
Garezler neden doğar. Suretlerden. Bu suretler neden
gelir. Düşüncelerden. Bu cihan Akl-ı küllün bir
düşüncesidir.
*
Bu alem de daimi olarak doğurur.
O alem de. Her sebep anadır. Eser çocuğunu meydana
getirir. Bu sebepler, nesilden nesile yürür gider.
Fakat görmek için adam akıllı bir aydın göz lazım.
*
Dünyada insanın rahatı dilini
korumasındadır.
*
Riya ile tespih, külhanda biten
yeşilliğe benzer.
*
Her sedefte inci bulunmaz. Gözünü
açta her birinin içine bak!
*
Ten Süleyman gibi oluyor da fikir
karınca gibi.
*
Ey eşekten de aşağı olan kişi, fikir
âleminden gafilsin, bir taş gibi o cihandan haberin
yok! Çünkü suretten ibaretsin. Akıldan nasibin
yok. İnsan huylu değilsin. Bir eşek sıpasısın!
**************************
Açıklamalar:
Cenab'ı Allah Kuran'da bir çok yerde
kıyametten gün diye bahsetmiştir. Mesela Bürûc
Sûresi'nin ikinci ayetinde "Vad edilen güne
andolsun" denmektedir. "Veddua"
Duhâ sûresinin birinci ayeti "Kuşluk Vaktine
Andolsun". Yine Duhâ Sûresi ikinci ayet "Geceye
karanlığı bastığı vakit andolsun" dendiği
gibi 92. sûre Velleyl geceye andolsun demektir.
*
Hicretin 4. asrının ilk yıllarında
bir tarikat kurup Bağdat'ta şöhret kazanan Beyza'lı
Hüseyn-İbn-i-Al-Mansur-Al-Hallac'ın "Enel Hak=
Ben Tanrı'yım" dediği için idam edilmiştir.
*
Tutmaç, unla yapılan bir nevi
yemektir.
*
Kuran'ın 59. Sûresi Haşr Sûresinin
20. ayetinde "Cehennemliklerle cennetlikler
eşit değildir. Cennetlikler kurtulanlar" denmektedir.
*
Astroloji'de 9 kat feleğin yani
göğün, daha doğrusu bu göklerdeki yıldızların yeryüzüne
ve yeryüzündekilere tesiri olduğu kanaati vardır.
Bu kanaat yüzünden hemen her aksi giden işte felek
sorumlu tutulur.
Halk arasında olduğu gibi edebiyatta da daima felekten
şikayet edilir durulur.
*
Eskiler 7 yıldızın her birinin
biner sene devrettiğini, altı yıldızın devre geçip
7. yıldız olan ayın devri içinde bulunduğumuzu söylerlerdi.
bu rivayete göre de her yıldızın devri 1000 yıldır.
İçinde bulunduğumuz son devirdir ki Hz. Muhammet
bu devirde peygamber olmuştur. Bu yüzden devri Kamer
devri Muhammeddir. Ahir zaman olan bu devirde karışıklıklar
çıkacak ve nihayet Kıyamet kopacaktır. Eski Yunanlılar
da devri Kamer'e ehemmiyet verirlerdi.
*
Kuran'ın 4. Sûresi olan Nisa
Sûresi 164. ayetinde; Musa peygamberin Tanrı ile
konuştuğu hikaye edilmektedir. Tevrat'tan alınan
bu hikaye Kuran'ın birçok surelerinde tekrarlanır.
Bu yüzden Musa Peygambere konuşan anlamında "Kelim"
denmiştir.
*
Musa Peygamberin "Ya Rabbi
beni Muhammed ümmetinden et" diye dua ettiği
rivayet edilmiştir.
*
Hiçbir gün yoktur ki iki melek
gökten inip dua etmesinler: Tanrım her verene fazlasıyla
ver. Tanrım her (cimri) nekesinde malını yok et.
Bu söz hadis olarak rivayet edilir.
*
Kuran'ı Kerim'de 3. Sure Al’i-İmrân
168-169. ayetlerde "Tanrı yolunda öldürülenler
ölü sanmayın, onlar Rableri huzurunda diridirler,
rızıklanırlar; Tanrı'nın ihsanıyla nail oldukları
şeylerle ferahlanırlar. Kendileriyle beraber şehit
olmayıp sonra da o dereceye erenlerin müjdesini
alırlar. Onlara ne korku vardır, ne de mahzun olurlar.
*
Kuran'ın 49. Sûresi 12. ayetinde
"Ey insanlar çok zandan çekinin, hakikaten
bazı zanlar günahtır. Birbirinizin arkasından gizli
şeyleri araştırmayın, aleyhinde bulunmayın. Biriniz
ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? Bundan iğrenirsiniz.
Tanrı'dan korkun. Tanrı merhametlidir. Tövbeleri
kabul edendir."
*
Davut peygamberin çok güzel sesli
olduğu, hatta ilahi okurken meclisinde bulunanlardan
bazılarının teessürden öldüğü rivayet edile gelmiştir.
Bu yüzden gür ve kalın sese "Davudi sesli"
denir. O'nun çalgı çaldığı ve "mezâmir"
adlı ilahileri bulunduğu biliniyor.
*
Kuran'ın 62. Sûresi Cuma Sûresinin
5. ayetinde: Tevrat’ı yüklenip (yani belleyip ezberleyen)
fakat onunla amel etmeyenler sırtına kitaplar yüklenmiş
eşeğe benzerler."
Kuran'ın 59. Sûresi 21. Ayetinde "Bu Kuran'ı
bir daha indirseydik o dağı bile Tanrı korkusundan
paramparça olmuş görürdün. Düşünsünler diye bu çeşit
misaller getirmekteyiz.
*
Sofilerde çok eskiden beri güzel
seslilere şiir okutup çalgı çaldırarak vecde gelmek
ve kalkıp dönmek ve raks etme adedi vardır.
Semâ denen bu dönüş ve raks ediş, eski Yunan filozoflarında
da mevcuttur. Mevlana Şems'le buluştuktan sonra
O'nun teşvikiyle semâ'ya başlamış ve Divan'ı Kebirinde
halikülarde gazelleri hep sema'da söylemiştir. Semâ'nın
haram veya helal oluşu İslam Alimlerini meşgul eden
meselelerden biridir.
*
Kuran'ın ikinci Sûresi Bakara
Sûresi 172. ayetinde söz budur, bundan ötesi yok.
Ölü hayvanın kanı, domuz etini Tanrı gayrisi için
kesilen hayvanların etleri size haram etti. Fakat
kim zarurete düşerse hırsızlık etmemek ve fazla
da yememek şartıyla o adama suç yok. Tanrı şüphesiz
yargılayıcı ve merhametlidir.
*
Hûd Sûresi 29-51 ayetleri ve
peygamberin hadisi: "Bir şeye kefil olan o
şeye borçludur."
*
Hadis: "Sabrı olmayanın
imanı yoktur. Kuran'ın 64. Sûresi Tegâbun Sûresinin
2. ayeti "Tanrı öyle bir Tanrıdır ki sizi yarattı;
sizden kafir de var mümin de. Tanrı yaptıklarınızı
görücüdür."
*
Sofilere göre mekan var olan
şeye tabidir. Bir şey varlık alemine gelmedikçe
mekanı da yoktur. Alem Tanrı ilmindeki hakikatlerin
tecellisidir. Mekanı bu tecelli meydana getirmiştir.
Başlı başına var olmayan bu alemin hakikati Tanrı
bilgisidir ki, orada mekan olmadığı gibi bu hakikatlerin
latif bir surette tecellisi olan mücerretler (soyutlar)
ve manalar aleminde de mekan yoktur. Bu suretle
mekan alemini ishar eden (gösteren) mekansızlık
alemidir ki bu aleme "lâ mekan" alemi
denir.
*
Eskiler her cisimde altı yön
olduğunu kabul ederler. Alt, üst, sağ, sol, ön,
art
*
Araf Sûresinin 31. ayeti "israf
etmeksizin yiyin, için, şüphe yok ki o israfçıları
sevmez" denmektedir.
*
Kuran'ın 7. Sûresi Araf Sûresinde
Ayet 10-15: "Şeytan’ın Adem'e secde etmeyişi
ve bu yüzden lanete uğradığı, gökten sürüldüğü,
Tanrım beni kıyamet kopup insanların dirilecekleri
güne kadar yaşa dediği Tanrı'nın da bu dileği muayyen
bir zamana kadar kabul ettiği hikaye edilmektedir.
*
Araf Sûresi 15- 16. ayetlerinde
şeytanın :"Beni rahmetinden uzaklaştırdığın
için kullarını doğru yolundan azdırmak üzere tuzak
kuracak onların ardlarından sağlarından sollarında
çıkarak onları azdıracağım. Çoğunu şükredenlerden
bulamazsın."
*
Mâide Sûresi 38. ayetinde hırsızın
erkek olsun kadın olsun elinin kesilmesi emredilmektedir.
*
Kuran'ın 2. Sûresi 7. ayetinde "Tanrı
kalplerine kulaklarına mühür basmıştır. Gözlerinde
perde vardır. Onlar için büyük bir azap var".
*
Hadis: "Tanrı her hastalığa
bir deva vermiştir. Firavun, İsrail oğullarının
Musa Peygamber'le gitmelerine müsaade etmediğinden
Tanrı Mısırlılara bazı belalar vermiştir. Yağmurlar
yağmış, çekirge ve kurt üşüşüp ekinlerini yemiş,
her tarafta kurbağalar zuhur etmiştir. Bu cümleden
olarak Nil nehri Mısırlılara kan olmuş, onlara öyle
görünürken İsrail oğulları için halis su kesilmiştir.
Tevrat'ta hikaye edilen bu belaları Araf Sûresi
ayet 133'te tekrar eder.
*
Yasin Sûresi 68. Ayette: "Kime
uzun bir ömür verirsek kuvvetlerini azaltır, onu
perişan bir hale sokarız. Bunu akıl etmezler, düşünmezler
mi" denmektedir.
*
Suret her şeyin görünen şeklidir.
Beş duyumuzla değil de ancak idrakimizle anlayabileceğimiz
hakikatine ise "Mana" deriz. Bu suret
alemi mana aleminin tecellisidir.
*
53. Sure (Necm) Ayet 38:"Kimse
başka birinin suçu yüzünden cezalandırılmayacaktır."
*
Hadis: Hz. Muhammed'e göre "Eğer
demek münafıklıktır. Bir işe şart koşma kötüdür.
Kalbi kuvvetli müminin, kalbi zayıf müminden daha
hayırlı olduğunu" söylediği rivayet edilmektedir.
*
Ebu Cehil, Kureyş ulularındandı.
Asıl adı Ebu'l Hakem (Hakemlerin , hâkimlerin babası)
iken Müslümanlığa şiddetle karşı koyduğundan Ebu
Cehil (Cahillerin babası) adıyla anıldı. Hicretin
ikinci yılında Bedir (MS 624) savaşında öldürüldü.
*
Sofiler yeryüzünde her zaman
Tanrı velileri arasında Hz. Muhammed'in hakikatine
mahzar birisinin bulunduğunu, bu zatın alemin merkezi,
insanların ruhu ve gözbebeği olduğunu, Tanrı feyzinin
bu zattan geldiğini söylerler. Bu zata en yakın
iki veli vardır. Bunlardan sağ taraftakine İmam'ı
Yemin, sol taraftakine İmam'ı Yesar derler. Sağ
taraftaki kutup denen İmamın hakikatine sol taraftaki
hükmüne mahzardır. Kutup ölünce yerine sol taraftaki
geçer. Bunlardan üçüne birden üçler denir. Kutup
veya Kutbul Aktap yani kutupların kutbu denilen
bu zat kendisinden yardım istendiği ve düşkünlere
manen yardım ettiği zaman Gavs "yardıma erişen"
adını alır.
*
Hz. Muhammed dünya tamamıyla
zulme boğulunca kendi evlatlarından birinin çıkacağını
ve yeryüzünü baştanbaşa adaletle dolduracağını haber
vermiştir. Sünnilere göre bu zat Ahir (gelecek)
zamanda doğacaktır. Şii'lere göre hicretin 256.
yılı Şaban'ın 15. gecesi doğmuş olan 12. İmam'dı.
73 yaşında kaybolmuştur, hala sağdır ve zuhur edecektir.
Adı Mesti. Sofilerin bir kısmı da Şii inanışını
kabul etmiştir. Buna göre Kutup Mehdi’nin vekilidir.
Sofilerin bir kısmı ise Mehdi olarak her zamanın
kutbunu kabul ederler. Onlarca son zamanlardaki
kutub kendini belli edecek ve dünyaya adaleti yayacaktır.
Hz. Mevlana'nın da bu inanışta olduğunu Mesnevi'den
anlıyoruz.
*
Kuran Nur Sûresi (24. Sure )
35. ayetinde Tanrı göklerin ve yerin nurudur. Onun
nuru içinde çırağı bulunan bir çıralığa benzer.
O çıra bir billur kandil içindedir. Kandil ise sanki
bir parlak yıldızdır.
Şark'ta ve garp’ta bulunmayan mübarek zeytin ağacından
çıkan zeytin yağı ile yanar. Kendine ateş dokunmadığı
halde nur üstüne nurdur. Tanrı dilediğine nuru ile
yol gösterir ve insanlara misaller getirir. Tanrı
her şeyi bilicidir.
*
Eskiler tılsıma inanırlar ve
yere gömülü hazinelerin korunması için bir tılsım
yapıldığını söylerlerdi. Hazineye yaklaşan olursa
tılsım yüzünden bir yılan çıkar ve dokunmak isteyeni
korkuturmuş. Hazinelerin harap yerlerde bulunuşu
ve harabelerde yılanların oluşu ile bu inanışın
arasında bir münasebet vardır. O yüzden hazine,
harabe ve yılan birlikte anılır.
*
25. sure Furkân Hak ile batılı
ayırt eden Kuran'nın da ismidir.
*
En’im Sûresi (6.sure) 160. ayetinde
"Bir iyilikle gelene on misli var. Bir kötülükle
gelene ancak karşılığı ile cezalanır" denmektedir.
*
3. Halife Hz. Osman Peygamberimizin
iki kızını birbiri üstüne aldığından iki nur sahibi
"Zinnureyn" denmiştir.
*
Sofilerin ulusu manasına "Seyyid-ud
Taife" lakabıyla anılan Cüneyd-i Bağdadi MS
909 yılında doğmuştur. Birçok tarikatın silsilesi
Cüneyd-i Bağdadi 'ye çıkar.
*
Maruf'u Kerhi (Tabiinden) 12
imamdan 8. İmam Ali Rıza Hz'lerinin hizmetçilerindendir.
İlk sofilerden sayılır. MS 815-816 tarihlerinde
vefat etmiştir. Kabri Bağdat'tadır.
*
Kuran'ın 34. Sûresi Sebe 10-11.
ayetlerinde "demirin Davut peygambere mum gibi
yumuşak bir hale geldiği onun onunla istediği gibi
zırhlar yaptığını anlatmaktadır.
*
12. sure Yusuf Sûresinde rüya
yorma bilgisinin Tanrı tarafından Yusuf peygambere
bildirildiği uzun uzun anlatılmaktadır.
*
Nisa Sûresi (4. sure) 156-157.
ayetlerde İsa Peygamberin göğe ağdığı (yükselmek)
anlatılıyor. İncil'de ise İsa'nın 4. kat göğe çıktığı
rivayet edilmiştir.
*
Tövbe Sûresi 40. ayetinde Ebubekir'in
hicrette Muhammed'le beraber mağaraya girdiği anlatılırken
"peygamberle sohbet eden arkadaş" denmektedir
*
Hz. Ömer'e hak ile batılı ayırt
eden manasına Faruk ismi verilmiştir.
*
Hadis: "Velilerim, kubbelerimin
altındadır. Onları benden başka kimse bilmez ve
velilerim benim gazilerimdir."
*
Mahşerde ve ahirette burada yaptığımız
işerin hepsi bir surete bürünecektir. Sofilerden
ahireti kuvvet ve mana alemi olarak kabul edip cennet
ve cehennemi buradaki işlerimizin hayali suretlere
bürünmesinden ibaret sayanlar da vardır. Simavne
kadısı oğlu Bedrettin'in mezhebi budur.
*
76. Sure Dehr Sûresi "Heletâ"
diye başlar (Heletâ = gelmedin mi demektir).
*
"Zamandan bir vakit gelmedi
mi ki insan o vakitte anılan bir şey değildi. Hiç
yoktu. Ne adı belli idi nede sanı.
*
27. sure 16-18. ayetlerde
Süleyman'ın ordusu geçerken karıncaların reisinin
"yuvalarınıza girin, Süleyman ve askeri sizi
çiğnemesin" dediği hikaye edilir. Aynı zamanda
karınca kudret ve acı sembolü olarak Süleyman'la
karşılaştırıla gelmiştir.
*
Kuran- Kerim’in 12. Sûresi (Yusuf
Sûresi) 31. Ayet:
Yusuf’un bir melek kadar güzel olduğu
ve O’nu gören kadınların ellerindeki bıçaklarla
elma soyarken, Yusuf’un yüzüne dala kalıp ellerini
doğradıkları hikaye edilmektedir.
İNCİLER
“Arifin gözü şaşı değildir. İlk ekilen
şeyleri görür. Buğday mı ekildi arpa mı? Gece
gündüz gözü O’ndadır.”
*
Gece neye gebeyse onu doğurur. Bunu
men etmek için yapılan hileler, başvurular, tedbirler
havadan ibarettir, havadan ibaret!
*
“Ekilmiş ekinin üzerine ekin ekenler.
Ama bu ikincisi fanidir. İlki yerindedir. İlk
ekin kemal bulur. Seçilip, toplanır. İkinci tohum
ise bozulur, çürüyüp gider.
*
“Cihan bir cihetten faydasız, başka
bir cihetten faydalarla dopdoludur.”
*
“Şehitlik mümin için hayattır. Münafık
için ölüm ve çürüme.”
*
“Birisi hastalık dolayısıyla toprak
yemeyi sevse, toprağı kendisine gıda sanır. Şerbeti
bırakmıştır da zehir yemektedir. Hastalık yüzünden
alıştığı gıda kendisine tatlı gelmektedir. Halbuki
insanın asli gıdası Tanrı Nuru’dur. O’na hayvan
gıdası layık değildir.”
*
“Halkın makamı derecesi ariyettir.
Fakat emir âlemi olan Melekut diyarının makam
ve derecesi aslidir. “
*
“Nasıl oluyor da benim bulunduğum
yere, bu yücelikte ayda güneş olduğum makama gelmiyorlar.
Güneşin doğduğu yer kapkara bir burçtur. Bizim
güneşimizse, doğu yerlerinde dışarıdadır.
O’nun arta kalan zerreleri olan bizler
de, iki cihanda gölgesiz bir güneşiz.
Ne şaşılacak şey! Böyle olduğu halde
yine Şems’in etrafında dönüp dolaşmaktayım. Bu
sebeple yine Şems’in ışığı, aydınlığı. Şems her
sebepleri vesileleri meydana getirmedi, hem de
sebepler, vesileler O’na erişememekte.
Yüz binlerce defa ümidimi kestim.
Kimden mi? Şems’ten. Buna inanır mısınız?
Ben güneşten ümidimi keseyim, balık
suya sabretsin! Bu sözüme inanma sakın.
Ümitsizliğe düşersem, ümitsizliğim
de güneşin işidir.”
AÇIKLAMALAR
“Levlake. Arapça’dır ve “sen olmasaydın.”
demektedir. “Sen olmasaydın, sen olmasaydın gökleri
yerleri yaratmazdım.” mealinde ve Hz. Muhammed’e
söylendiği bir Hadisi Kutsi vardır.”
*
“Kuran-ı Kerim 76. Sûresi olan Dehr
Sûresi, “Hel etâ” diye başlar. Hel etâ, gelmedi
mi?, demektir. “Zamandan bir vakit gelmedi mi
ki, insan o vakitte anılan bir şey değildi. Hiç
yoktu. Ne adı belliydi, ne de sanı!”
*
Astrolojide Zuhal’in tabiatı Sevdavi,
mizacı soğuk ve kurudur. Seneye hakim olursa,
sıcak memleketlerde bile hararet azalır ve yer
çoraklaşır.
*
Sofilere göre bu alem “Halk ve şehadet”
yani görüş alemi, görünen alemdir, madde alemidir.
Fakat madde alemi “Mana-kuvvet, sıfat” aleminin
zuhurudur ki, bu alem de “emir gayb ve “Melekut
alemi” denir.
Kuran-ı Kerim’de “Şüphe yok ki Rabbiniz
öyle bir Allah’tır ki, göklerle yeri 6 günde yarattı...
Bilin ki, hâlk (yaratma) da O’nundur. Emir de
...” denmektedir. (Sûre 7 (A'râf) Ayet: 54)
Hâlk ve emir kelimeleri bu Ayet’ten
alınarak terim haline gelmiştir.
*
Burak, cennet hayvanlarında bir
hayvandır. Renginin güzel ve alımlı olması, yıldırım
gibi süratli gitmesi yüzünden “Burak” diye anılır.
Saçlı, insan yüzlü, başında taç bulunan, kanatlı
bir at olarak minyatürlerde tasvir edilmiştir.
*
Herkesin ve her şeyin canı mahiyet
bakımından birdir. Bu itibarla Can ve Hayat tektir
ve buna “Külli Can” denir. Herkeste ve her şeyde
yaşadıkça ve durdukça bulunan can ve hayat “Cüzzi
Can’dır ki, bu denizin dalgası gibi külli canın
bir görüşünden ibarettir.
İNCİLER
“Halkın makamı derecesi ariyettir.
Fakat emir alemi olan Melekut diyarının makam
ve derecesi aslidir. “
*
“Bir doğan yolunu kaybetti, bir viraneye
düştü, baykuşların arasında kaldı. O rıza nurundandır.
Baştan başa nurdan fakat kaza ve kader çalışan
gözünü kör etti. Doğan (Ben baykuşlara layık mıyım?
Baykuşlara bunu gibi yüzlerce virane bağışladım.
Onların arasında kalamam padişaha dönmek isterim.)
*
“Bu toprak bedenden kurtulmadıkça,
Ab-ı Hayat’a secde edemem.”
*
“Ne mutlu o kişiye ki, gençlik çağını
ganimet bilir de, borcunu öder.”
*
“Ne mutlu o kişiye ki, ihtiyarlık
günleri gelip çattığında boynunu liften yapılmış
iple bağlamadan işini başarmıştır.”
*
“Her kötü huyunu bir diken bil. Dikenler
kaç keredir senin ayağını zedelemekte. Nice defadır
kötü huydan perişan bir hale düştün. Sen hem kendine
azapsın, hem de başkalarına.”
*
Hadis: “Cehennem müminin korkusundan
yalvararak, padişahım “Çabuk geç nurun ateşimi
söndürecek” der. Ateşi helak eden, müminin nurudur.
Çünkü bir şeyi zıttından başka bir şeyle gidermek
imkansızdır.”
*
“Adalet gününde ateş nurun zıttıdır.
Zira ateş, kahırdan meydana gelmektedir. Nur ise,
ihsan ve faziletten.”
*
“Rahmet suyunun kaynağı mümindir.
Ab-ı Hayat ise, ihsan sahibinin tertemiz nurudur.”
*
“Cömertlik şehvetleri lezzetleri
terk etmedir. Şehvet yüzünden düşen kalkamamıştır.”
*
“Tanrı Nuru duygu nuruna binmiştir
de, ondan sonra can Tanrı’ya rağbet etmiştir.”
*
“Kıyamette dağlar yerlerinden sökülecek.
Senin bir davranışın da ne vakit böyle bir ikramda
bulunacak. Bu kıyamet o kıyametten nasıl olur
da aşağı sayılır? O kıyamet yaradır. Bu kıyamet
merheme benzer.”
*
“Ademoğlu Tanrı’dan nurlanırsa, seçilir
de meleklerin mescidi olur.”
*
“Huzurda bulunan biedeb kişi, huzurda
bulunmayandan daha hoştur.”
*
“Su pis adama “Bana koş” der. Pis
adamsa, sudan utanıyorum, der. Su der ki “Bu pislik
ben olmadan nasıl temizlenir?”
Pis adam sudan utanır gizlenirse,
“haya, imana manidir.” Sözü gerçek olur. İster
doğru ol ister eğri o gönül havuzuna doğru gel
de geri kalma.
*
“Avamın sakalına ateş düşünce, nişanı
olmayan padişahları körlüklerinden, padişahları
avam, körlük ve inatlarından tutup, zindana atarlar.
Bir tek ulu padişah tek başına atına binmiş gitmekte,
ardından gelen, O’na uyan yok. Kadrini bilen anlayan
yok.”
*
“Hıristiyanların cehaletine bak ki,
çarmıha gerilen bir Tanrı’dan medet umarlar.”
*
“Yusuflar, çirkin kişilerin hasedinden
korkup, gizlenirler. Güzeller düşman korkusundan
ateş içinde yaşarlar.”
*
“Halim Yakup Yusuf’a bir şey yapmasın
diye kurttan daima korkar. Bu haset kurdu, Yusuf’u
yaraladı da, “Biz O’nu elbiselerimizin başında
bırakıp gitmiştik kurt kapmış diye kardeşleri
yalan sözlerle Yakup’u kandırmaya çalıştı. İşte
bu yüzden hasetçiler kıyamet gününde mutlaka kurt
şeklinde haşır edilecekler. Hırsla dolu, aşağılık
ve haram yiyici kişi, o gün domuz şeklinde, zina
edenler, avret yerleri kokarak, şarap içinler
ağızları kokarak dirilirler. Gönüllerin duyduğu
o gizli koku, mahşerde açığa çıkar. Vücudumuzda
binler kurt, binlerce domuz, pis, güzel, çirkin
binlerce sıfat var. Hangi huy galipse, hüküm onundur.
Madende altın bakırdan fazlaysa, o madene altın
madeni denir. Vücudunda hangi huy galipse, o huyun
suretine göre haşr edilmen gerekir. Köpeğe insanın
huyu geçer, nihayet çoban olur da, sürüyü korur.”
*
“Dost altın gibidir.
Bela da ateşe benzer. Halis altın ateş içinde
saf bir hale gelir.
*
Onlar hor ve hakir kişilerdir
ama ikisi de padişahlara hükmeder. Bunlardan birisi
öfke öbürü ise şehvettir.
*
Göklere çıkan adama
yeryüzünde yürümek güç gelir mi?
*
Sırrını kötülerden gizlemen
şaşılacak bir şey değil, şaşılacak şey kendinden
de gizlemendir.
Sen işini gözünden bile
gizlede işine kötü göz değmesin.
Kendini ücret tuzağına
teslim ette sonra kendinden kendiliğin olmaksızın
bir şeyler çal.
*
Gönlünü gizlice bir
düşünceye verdin mi, gizlice senden bir şey alacaklardır.
*
Kalem bir gaddarın elinde
oldu mu şüphe yok. Mansur, dara çekilir. Hükümet,
kötü kişilerin elinde oldukça elbette peygamberleri
öldürmek lâzım.
*
Hain kalpazandan, halis
altınla kuyumcu, daha fazla korkar.
*
Vücudunda hangi huy
galipse o huyun suretine göre haşredilmen gerekir.
*
Sevenleri, kendinden
uzaklaştırmak yaraşmaz.
*
Dost altın gibidir.
Belâ da ateşe benzer. Halis altın, ateş içinde
saf bir hale gelir.
*
Padişahlıktan feragat
edeni padişah bil. Onun nuru ayla güneş olmaksızın
da parlar durur.
*
Gaybı adamakıllı bilen
Allah'ın has kulları can âleminde kalp casuslarıdır.
Hayal gibi gönle girerler. Gizli şey ve hal, onların
önünde apaçıktır.
*
Tanrı sırlarına vakıf
olan kişinin önünde mahlukatın sırrı nedir ki?
*
Be zâlim, Davut’un elinde
demir mum haline gelir, erirdi, artık onun avucunda
mum ne oluyor?
*
Efendiler, kendilerini
kul sanılsınlar diye kulluğu kabul etmişlerdir.
*
Sırrını kötülerden gizlemen,
şaşılacak bir şey değil; şaşılacak şey kendinden
de saklaman,kendinden de saklaman. Fakat sen,
işini gözünden bile gizle de işine kötü göz değmesin.
*
Sevgiden acılıklar tatlılaşır,sevgiden
bakırlar altın kesilir. Sevgiden tortulu, bulanık
sular, arı duru bir hale gelir, sevgiden dertler
şifa bulur. Sevgiden ölü dirilir, sevgiden padişahlar
kul olur.
Bu sevgi de bilgi neticesidir. Bu yüzden peygamber,
noksanı olan kişiye melûn dedi.
*
Tanrı’dan uzak düşen
her kötü kişinin kâfirliği, Firavunluğu, umumiyetle
akıl noksanından ileri gelmiştir.
*
Aklın hassası, işin
sonunu görmektir. Âkıbeti görmeyen akıl, nefistir.
Çünkü Nefse mağlûp olan akıl, nefis haline gelmiştir.
*
Noksan akılları tamamlamak,
yani akıllanmak mümkündür.
*
Tanrı'dan uzak düşen
her kötü kişinin kafirliği, firavunluğu umumiyetle
akıl noksanlığından ileri gelmiştir.
*
Hırs yüzünden akıbeti
görmemek kendi gönlüne, kendi aklına gülmektir.
*
Bu beden âlemi, şehvetten
kurtulan kişiden başkasını yanılta gelmiştir,
yanılta gider.
*
Ne kötü talebedir o.
O talebe ki hocasıyla kendini bir görür.
Hoca talebeye derki:"Ey
köpekten de aşağı olan bana hiç mi vefan yok."
*
Tanrı hükmedicidir.
Dilediğini yapar. Derdin ta kendisinden deva yaratır.
*
Kuran okuyan biri, Kuran’dan
“ Mâüküm gavra” yani “ suyu kaynağından keser,
yerin derinliklerinde gizler, kaynakları kurutur,
kupkuru bir hale getirirsem benim gibi ihsanda,
ululukta misalsiz olan tek Tanrı'dan başka kim
vardır ki suyu tekrar kaynağına getirebilsin?”
âyetini okuyordu. Hor, hakîr felsefeci, bir aşağılık
mantıkçı, mektep yanından geçerken bu âyeti duyup
sinirlendi. Dedi ki: “suyu külünkle biz çıkarırız.
Kazmanın darbesiyle ta yerin dibinden kaynatırız”
Gece uyudu, rüyada aslan gibi bir adam gördü.
O adam felsefeciye bir tokat vurdu. İki gözünü
de kör etti.
Dedi ki: “ Ey kötü kişi, eğer doğrucuysan, gözün
doğruysa bu iki göz kaynağını da, haydi kazma
ile nurlandır”
*
Her gönle secde için
izin yok. Her ücretlinin ücreti rahmet değil.
Kendine gel de "Tövbe eder, Tanrı'ya sığınırım"
diye günah etme.
*
Elest aleminde Rabbini
görüp sarhoş olarak kendinden geçen kişinin ruhu
bugünde Rabbini görür, kendinden geçer.
*
Şarap kokusunu şarap
içen tanır. Şarap içmeyen şarap kokusunu ne bilsin.
*
Yıkık köyden haraç alınmaz (Türk
atasözü).
*
Aşıklara
her nefeste bir yanış var. Yıkık köyden haraç alınmaz.
Hatalı söz söylese bile ona hatalı deme. Kanına
bulanıp şehit olursa yıkamaya kalkışma.
*
Aşk şeriatı bütün dinlerden ayrıdır.
Aşıkların şeriatı da Allah'tır, mezhebi de.
*
Aşık ve hayran adamların ayak
izleri başkalarının izlerinden ayrıdır. Hemen belli
olur. Aşık, ruh gibi bir ayağını yukardan aşağıya
atar; bir ayağını fil gibi eğri büğrü basar.
*
Büyümeye meyilli olan her ot,
büyür yaşar günden güne gelişir. Fakat başını yere
eğdi mi günden güne küçülür, kurur mahvolur.
Ruhunun meyili yüceliklere ise yücelir durursun.
Varacağın yerde orasıdır.
Aksine olarak başını yere eğdin mi battın gitti.
Hak "Ben batanları sevmem" demiştir.
*
Ölümün sırrını haşr edilmen söyler.
Yaprağın hikmetini meyveler anlatır. Tanrı da önce
gönlü kan eder, hor hakir gözyaşı ile yıkar, sonra
o gönle sırları kaydeder. Yıkamakla o levhi bir
defter yapmak istediklerini bilmek, anlamak gerek.
*
Bir evin temelini atacakları
vakit oradaki eski ve evvelki yapıyı yıkarlar.
*
Hamal ağır yükün altına koşar.
Yükü başkalarından kapar. Yük için hamalların savaşlarına
bak. Din işinde çalışmada böyledir.
*
Cennet hoşuma gitmeyen şeylerle
kaplanmış cehennem de zevkimize giden cazibelerle
çevrilmiştir.
*
Ateşin aslı yaş ağaç olduğu gibi
ateşe yanan da Kevsere ulaşmıştır. *
Ay ancak geceleri cilvelenir.
Gönlün istediği sevgiliyi gönül derdinden başka
bir şeyde arama.
*
Ey göklere saflık veren. Ey cefası vefadan daha
iyi olan.
Peygamber "akıllının düşmanlığı cahilin sevgisinden
yeğdir" dedi. Tanrı eli insanların ellerinden
üstündür. Tek Tanrı'da bizim elimize "Benim
elim" demiştir.
*
Ağlayıp inleme kuvvetli bir sermayedir; külli rahmet
pek güçlü bir dadıdır. “Tanrı’yı çağırın”; Ağlayıp
inlemeyi bırakma ki Tanrı’nın merhamet sütleri coşsun.
*
"Rızkınız gök yüzündedir" ayetini duymadın
mı?"" (Sure 51, Ayet 22)
*
Gözünü aydınlığa alıştır. Yok eğer yarasaysan karanlıklara
bakadur.
*
Sefa ehline hizmet etmek istemezsen ejderha ağzına
düşen ayıya benzersin. Belki bir üstat seni kurtarır,
tehlikelerden çekip çıkarır. Ayı feryat ettiği için
dertten kurtuldu.
*
Ahmağın dostluğu düşmanlıktan beterdir. Ahmakların
sevgisi aldatıcı bir sevgidir. Akıllı adamın hasedi
ahmağın sevgisinden iyidir.
*
Mümin Tanrı nuru ile bakar.
*
Kurt nerden Yusuf'a aşık olacak. Ancak hile ile
onu sever gözükür, sonra da parçalayıp yer.
*
Cahil olan ve Tanrı derdinden uzak bulunan kişiye
hakikat sırlarını defalarca gösterdiler de o görmedi.
Gönül aynası saf olmalı ki orada çirkin suratı güzel
surattan ayırt edebilsin.
*
İnsanlar madenlerdir sözünü hatırına getir. Öyle
maden olur ki yüz binlerce madenden daha değerlidir.
Gizli kalmış "lal ve akik" madeni yüz
binlerce bakır madeninden daha değerlidir.
*
Bir gül suyuna bok böcekleri rağbet etseler bu,
onun gül olmadığına dalalet eder.
*
İki kişi birbiriyle uzlaştı, birbirine sataştı mı
hiç şüphe yok aralarında bir kadri müşterek vardır.
*
Eğri sözlü adam andını da bozar.
*
Yeminsiz ahdi bozan yemin
etse onu da bozar.
Sen onun “Ahitlerinize vefa edin” hükmünden el
yıka.
*
"Yeminlerinizi koruyun, ahitlerinizde
durun" hükmünü söylemeyin.
*
Hastanın halini hatırını sormaya
gitmekte fayda vardır. Faydası da gene sanadır.
Hasta olan belki bir kutup, bir ulu şah olabilir.
Kutup olmasa bile belki bir yol dostudur. Padişah
değilse bile bir atlı askerdir. Hatta o adam düşman
bile olsa yine hatırını sor. Belki bu yüzden düşman,
adama dost olur. Dost olmasa bile belki kini azalır.
Çünkü ihsanda bulunmak kine merhemdir. Sözün kısası
topluluğa dost ol. Hatta bir dost bulamazsan put
yapan amat gibi taştan bir dost yarat, onu sev.
**
Hastanın hatırını
sormak dostluğu birliği temin etmek içindir. Bu
birlik, bu dostluk da yüz türlü sevgi doğurur.
*
Velilerin huzurundan uzaklaşırsan
hakikatte Tanrı'dan uzaklaşırsın.
*
Tanrı "sefer esnasında nereye
varırsan önce bir er araman gerek" dedi.
*
Ağrı sızı ve hastalık hazinedir.Rahmetler
ondadır. Kardeş, karanlık yere, soğuğa, gama, kırıklığa
ve hastalığa sabretmek Âbıhayat kaynağı ve sarhoşluk
kadehidir. Çünkü yücelikler, hep aşağılıktadır.
*
Nefsin ne derse aksini yapmak
kemaldir.
*
Ömrün sana yüzlerce yıl mühlet
verse nefis her gün yeni bir bahane bulur, sana
mani olur.
*
Deniz, hilebazdır, sana bir köpük
gösterir; cehennemdir, sana bir hararet izhar eder.
*
Seni öveni söv, kazancını, sermayeni
müflise borç ver!
*
Dünyada üç türlü kadın vardır.
İkisi zahmet ve mihnetten ibarettir, biri dâimi
bir hazinedir. Bu üç çeşit kadın kimlerdir. Biri
bakiredir. Tamamıyla sana mal olur gamdan kurtulursun.
Yarısı senin olan duldur. Hiçbir surette sana mal
olmayan ise evladı olan kadındır. İlk kocasından
evladı olursa sevgisi de bütün hatıraları da oraya
gider.
*
Bir bilgiyi işiten kişi beğenmez,
kabul eylemez feryat ederse o bilgi taklit bilgisidir.
Adama mal olmamıştır. Çünkü geçim elde edilmiştir.
Gönül aydınlatmaya yaramaz. Bu ilim talibi gibi
aşağılık dünya ilimidir.
*
Bazı adamlarda havas (alimler,
arifler) ve avam (sıradan) kişilere görünmek için
ilim öğrenmek ister. Bu alemden halas olmak için
değil. Bu tip adamlar da fareye benzer; her tarafı
deler ama vuslat nurlarından gafildir. Nuru, sahraya
yol bulamadığı için ona bu karanlık kuyusu, hoş
bir meskendir. Fakat Tanrı, ona akıl kanadını ihsan
ederse farelikten kurtulur, kuşlar gibi uçar. Bu
ilmin müşterisi Tanrı'dır. Beni o yüceltir o satın
alır.
*
Bizi bu murdar nefisten kurtar.
Çünkü bıçağı kemiğimize kadar dayandı (Türk Atasözü)
*
Biz kendimizden vazgeçer yüzümüzü
sana tutarız. Çünkü sen bize bizden daha yakınsın.
Bu duayı da bize sen öğretmiştin. Bu dua senin ihsanındandır.
*
“Ahiret aleminde rahat edeyim
diye dua edip durmakta iken, bu hastalık başımıza
geldi. Zikrimden, evradımdan geri kaldım.” deyince,
Peygamber “Sakın bir daha bu duada bulunma!” Ey
zayıf karınca! Senin ne takatin var ki, yüce bir
dağı yüklenmeye kalkışıyorsun.
*
Bizim ahitlerimiz yüzlerce, binlerce
defa bozuldu. Fakat senin ahdin dağ gibi , yerinden
bile oynamıyor. Ey kerem sahibi ve yardımı istenen
Tanrı, öbür ayıplarımızı, öbür kötülüklerimizi gizli
bırak. Sen cemalde, kemalde sonsuzun; biz eğrilikte
sapıklıkta sonsuz!
*
Dertsiz kişi yol vurucudur, dertsizlik
“Enel Hak- ben Hakk’ım” demektir. Bu sözü vakitsiz
söylemek lanete düşmek demektir.
*
Baş kesmek nedir? Dünyada nefsi
öldürmek, nefsin dileklerini terk etmek.
*
Kâfir de istemeyerek Tanrı’ya
tapar ama onun maksadı başkadır.
Padişahın kalesini yapar amam beylik dâvasındadır.
Müminse o kaleyi padişah için tamir eder, makam
sahibi, mevki sahibi olmak için değil.
*
Peygamber hastaya şöyle bir dua
öğretti: “Tanrım sen bize güçlükleri kolaylaştır.
Dünya yurdunda bize iyilik ver, ahiret yurdunda
da. Yolumuzu gül bahçesi gibi lâtif bir hale getir,
ey Yüce Tanrı, konağımız zaten sensin.”
*
Sana Padişahların sövmesi, vurması,
sapıkların övmesinden daha iyidir .
*
Nerede bir çıplak, bir yoksul
görürsen bil ki bir kâmilden kaçmıştır.
Kötü ve sermayesiz gönlün istediğini yerine getirmek
için bir üstattan firar etmiştir. Dünyada kim üstattan
kaçarsa, devletten kaçar, bunu böyle bil!
*
Bu âlem oyun yeridir, ölüm de
gece. Geri döner gidersin.
*
Dolandırıcı müşteri olamaz. Müşteri
gibi görünse bile bu, hileden, düzenden ibarettir.
Kim bilir, bu hasetçinin kabağında ne var? Tanrı,
bu düşmanın elinden bizi kurtar, feryadımıza yetiş!
*
Kötü zan sahibi olan kişi, yüz
nişan da olsa doğruyu işitmez.
*
Ahmakla konuşmak deliliktir.
Ey ahmak, şeytanın şerrinden Tanrı’ya ne ağlayıp,
sızlanıyorsun! Sen önce o aşağılık nefsinin şerrinden
ağla, sızlan.
*
Peygamberimiz kalp olanla sağlam
olanı anlamak için bizlere mehenk vermiş; Yalan
kalplerde şüphe uyandırır, doğru kalplere emniyet
ve neşe verir
*
Aşık bir ah çekti ki, o ahın
yüzüm suyu hürmetine bütün cemaatin namazı kabul
oldu.
*
Vefasızlara gitme. Onlar yıkık
köprüye benzerler. Bilgisiz biri oraya ayak basarsa
köprü de yıkılır, ayağı da kırılır. (Bu beyitte
ifade edilen mana Tövbe Suresi 107. Ayet - 110.
Ayete kadar ki ayetleri açıklıyor.)
Münafıkların Peygamber’i Mescid-i Dırâr’a (zararlı
ve kötü bir mescit yaparak Müslümanlar arasında
ayrılık salmayı istemeleri) götürmek için kandırmaya
çalışmaları
*
Yemin etmek siperdir, ve yemin
etmek, yalancı kişilerin âdetidir. Doğruların yemin
etmeğe ihtiyaçları yoktur.
*
Ahdi, misakı bozmak, ahmaklıktandır.
Yeminine vefa etmek ve sözünde durmak temiz kişinin
işidir.
Sure 57 Hadid Suresi Ayet 20, Sure 28 Ayet 7-10
*
Üç kişiye acıyın. Bir kavmin
makamını kaybetmiş büyüğüne, yoksul olmuş zenginine,
bilgisizlerin eğlencesi olmuş bilgiliye. (Hadis)
*
Sure 7 Araf Ayet 99: Tanrı'nın
tuzağından emin mi oluyorlar? Ziyana uğrayan kavimden
başkası Tanrı'nın tuzağından emin olamaz.
*
Münafık kişilerle dost olmanın
şomluğu (kötününde kötüsü) mümini de onlar gibi
çirkinleştirdi.
*
Mecaz ehlinin çalışıp çabalamasını
araştırsan görürsün ki soğan gibi kat, kattır. Her
katı, öbüründen daha boş, daha değersiz. Halbuki
doğruların her işi öbüründen daha iyi, daha yerindedir.
*
Münafıklar Eshab-ı Fil’e benziyorlardı.
Habeşistan’da bir Kâbe yapmışlardı da Tanrı, Kâbelerine
ateş vurmuştu. Bunun üzerine öç almak için Kâbe’yi
yıkmaya niyetlendiler. Halleri nice oldu, Kuran’ı
oku, anla!
*
Eşek bile hızlı yürüyeyim derken
balçığa saplandı mı oradan kurtulmak için çabalar.
*
Bir adam, günahta ısrar eder,
kötülüğü kendine sanat edinirse artık tövbe etmeyi
bile aklına getirmez; o suç gönlüne tatlı gelir;böyle
böyle nihayet dinsiz olur gider.
İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey olur
mu ( Sure 55 Ayet 60)
*
18. Sure Ayet 109: De ki:"
Rabbimin sözlerini yazmak için denizler mürekkep
olsa ve bir o kadar da ilave etsek ; Rabbimin sözleri
tükenmeden önce denizler tükenirdi."
31. Sure Ayet 27: "Yeryüzündeki ağaçları kalem,
deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha
katılsa yine de Tanrı'nın kelimeleri bitmez. Tanrı
azizdir. Yaptığı şeyi doğru ve yerinde yapan Tanrı'dır.
*
Peygamberlerin beş tanesi
Ulül Azim yani azim sahibi ulu peygamberdir. Şeriat
ve kitap sahibi olan bu beş peygamber yalnız kendi
kavimlerine değil bütün insanlığa gönderilmişlerdir.
Kur'an'nın 33. Suresi 7 ayetine göre bu peygamberler
şunlardır: 1. Nuh Peygamber 2.İbrahim Peygamber
3. Musa Peygamber 4. İsa Peygamber 5. Hz. Muhammed *
(35. Sure Ayet 24)
"Şüphe yoktur ki biz seni hak üzerine müjdeci
ve korkutucu olarak gönderdik. Hiç bir ümmet yoktur
ki aralarında korkutucu olmasın."
(49. Sure Ayet 10)
Şüphe yok söz bundan ibarettir. Müminler kardeştir.
Kardeşlerinizin arasını uzlaştırın, Tanrı'dan
korkunda merhamet edilenlerden olun.
(2. Sure 255 Ayet)
"Tanrı öyle bir tanrıdır ki ondan başka diri
ve ebedi tanrı yoktur, ne pinekler ne uyur. Göklerde
ve yerde ne varsa onundur. İzni olmadıkça birisi
hakkında kim kime şefaat edebilir ki? İnsanların
önündeki ve arkalarındaki şeyleri de Tanrı bilir.
Halk O'nun dilediği şeyden başka hiçbir şeyi bilip
anlayamaz. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri kaplar.
O bunları korumada zahmete düşmez. O pek yüce
ve pek büyüktür.
Kürsü Tanrı'nın azametini temsil
eder. Cismanidir ve arşın altında olarak kabul
olunmuştur.
Bakara suresi 255. ayete Ayetel Kürsi
denilmektedir.
(17. Sure Ayet 70)
"Şüphe yok ki biz Adam oğullarını ululadık.
Onları denizde karada gemilere ve hayvanlara bindirdik.
Onlara temiz şeylerde rızk verdik ve üstün olarak
yarattığımız mahlukatın çoğundan üstün ettik.
"Kerremnâ" ululadık demek.
“ Ve hamelnâhüm fil berri vel bahri”
onları karada ve denizde bindirdik demek.
*
Tane arayana tane tuzaktır. Fakat
Süleyman arayan hem Süleyman'ı bulur hem taneyi
bulur.
*
Onlar Tanrı Resulü yüzünden tek bir
nefes oldular. Yoksa her biri birbirine düşmandı.
*
Üzümlerin suretleri kardeştir. Sıktın
mı tek bir üzüm suyu olur.
*
Aferin üstat Aklı küll-e (Cebrail),
yüz binlerce zerreye birlik bahşetti.
*
Uzağa bakış, insanı kör eder.
*
Kör kuşlarız, terbiyeden hayli uzağız.
Bilgisizliğimiz, körlüğümüz son derecede. Bu yüzden
de Tanrı azizlerini incitmeye kastediyoruz.
*
Sen “Kerremnâ” hükmünce bir padişahsın
ki hem karaya ayak atabilirsin, hem denize!
“ Ve hamelnâhüm fil berri vel bahri” hükmüne mazharsın.
Canını karadan kurtar, denize yürüt!
*
Ey Lâmekân âleminden mekân izhar
eden, ey “Rızkınız göktedir” sırrını ayan eyleyen!”
|