-Hazırlayan Işık Sükan-

Mevlana'dan İnciler (IV)

Tanrı şükredenlerin nimetini çoğaltmayı vaat etmiştir. Nitekim secdenin karşılığı, Tanrı’ya yakın olmaktır. Bedenlerimizin secde etmesi canlarımızın Tanrıya yaklaşmasına sebeptir.

*

Sabır varlığın anahtarıdır. Ve bu bir sırdır.

*

Ev sahibini ziyaret erliktir. Hac Tanrı evini ziyarettir.

*

Güneşin kılıcı ziyadandır. (Işıktandır) Nur aya aittir. Işık güneşe. Kuran'ı oku da bak. Kuran güneşe ışık dedi, aya da nur, hele bak da gör! Güneş aydan daha üstündür ya şu halde ışığı da mertebe bakımından üstün bil!

*

Hiç kimse gidilecek yolu ay ışığıyla görmedi. Güneş doğunca yol meydana çıktı.

*

Peygamberler, düşmanlarla savaşırlar. Melekler de “Yarabbi, sen koru!” diye dua ederler.Tanrının nurlu kandilini hırsızların üflemesinden uzak tut! Hırsız ve kalpazan nura düşmandır. Ey Feryada yetişen Tanrı sen feryadımıza yetiş.

*

Bu kitap, masal diyene masaldır, fakat bu kitapta halini gören, bu kitapla kendini anlayan kişi de erdir!

*

Gayb âlemini gören gözün, gayb âlemi gibi üstattır. Bu görüş, bu ihsandır.

*

Tanrı, hüner ve sanatlara âşık olan kişinin dudağını, ilk önce o şeye dokundurur, ona bunların lezzetini tattırır.

Ondan sonra âşıklar, dileklerini aramaya koyuldular mı her gün önlerine bir tuzak çıkarırır, ayaklarına bir bağ vurur.

 

*

Kötü kişinin huyu daima halkın belasını istemektir.

*

Âlemde hiçbir zehir, yahut şeker yoktur ki birine ayak, öbürüne ayakkabı olmasın.

*

O güzele kendi gözünle bakma, isteneni isteyenlerin gözüyle gör.
Kendi gözünü yum..gözünün yerine, ona aşık olanlardan ariyet (ödünç) bir göz edin.

*

İşte ululuk sahibi peygamber, bunun için “Kim kendini Tanrı’ya verirse Tanrı, kendisini ona verir” dedi...
“Onun gözü de ben olurum, eli de, gönlü de... Bu suretle devleti (izzeti, saygınlığı) bahtsızlıktan kurtulur”.

*

Kul dertten, elemden Tanrı’ya sızlanır, uğradığı zahmetten yüzlerce şikayette bulunur.

Tanrı da der ki: Gördün ya, nihayet dert ve zahmet, seni, bana yalvarır bir hale getirdi.

Hakikatte her düşman senin ilâcındır.Çünkü ondan kaçar Tanrı lütfundan yardım dilersin.

*

Bir hayvan vardır ki adına porsuk derler. Dayak yedikçe şişmanlar, semirir.
Ona sopayı vurdukça iyileşir. İşte müminin canı da hakikatten bir porsuktur. Zahmet ve meşakkatlerle kuvvetlenir, semirir.

Bu yüzden peygamberlerin çektikği meşakkat ve zahmetler bütün cihan halkının çektiklerinden daha üstündü. Onun için uğradıkları belâya başka bir taife uğramadı.

*

Akıllı birisi, Hz. İsa’ya “Âlemde her şeyden daha güç olan nedir?’’ diye sordu.
İsa dedi ki: “Ey can, en sarp, en güç şey, Tanrı gazabıdır. O gazaptan cehennem bile su gibi titrer!” .

Adam “Peki, bu Tanrı gazabından nasıl aman bulmalı?” deyince İsa cevap verdi: “Kızdığın zaman kızgınlığına uyamamak gerek!”

*

Lûtuf ve kahır yeli olmadıkça söz olmaz. Söz, bir bölük halka baldır, bir bölüğüne zehir!

*

Her bilen kişi, aklen bilir ki hareket edenin bir hareket ettiricisi vardır. Sen onu gözünle görmüyorsan eserlerine bak da anla!

*

Bu testiden ne sızmışsa bundan sonra da şüphe yok, aynı şey, aynı tarzda sızıp duracak!

*

Tanrı suçları örter, örter ama cezasını da verir. Yaptığı kötülük bir tohumdur. Tanrı onu mutlaka bitirir.

*

Tanrı, ilk suçta hemencecik gazaba gelip cezasını vermez. Lûtfunu meydana çıkarmak için defalarca örter. Sonra adaletini göstermek için cezalandırır. Tanrı
lûtfunun muştucu, kahrının da korkutucu olmasını diler.”

*

Hak yolundaki er gizlice kin güder. İstiska hastalığı gibi kinini yavaş yavaş, azar azar belirtir.

*

Tanrı bu kıyamet gününü anlatırken mahşer meydanı için “Orada bir çukur, bir tümsek göremezsin” demiştir.

*

Her yüzü yunmadık (yıkanmadık) pis kişiye temizliğini anlatan kendinden utanır da Tanrı’dan utanmaz.

*

1. Tanrı görendir. Her şeyi görür, bu görüş insanları korkutsun.

2. Tanrı duyandır. Kötü sözlerden dudağını yumsun, korksun.

3. Tanrı bilendir. Korkta fesat düşünme diye.

Bunlar Tanrı'ya konmuş adlar değildir. Tanrı'ının tanınması için ve O'dan korkulması için...

*

Dünya şehveti, külhana benzer. Takva sahipleri bu külhanda safa ve zevk içinde yıkanıp arınmışlardır. Zenginlerse hamamdakileri ısıtmak için tezek taşıyanlara benzer.

*

Kişilerin yüzünü görmezsen kokusuna dikkat et, koku, her köre sopa gibidir!

*

Kişinin kokusunu alamadıysan onu konuştur; yeni sözden eski sırrı anla!

*

Ateşten dem vuran güneş, yaş fışkıyı (boku) ateşe atılmaya değer bir hale getirir.

*

Mal topladım diyen ne diyor yani, bu kadar fışkı, bu kadar tezek getirdim diyor.

*

Külhanda doğup temizlik nedir görmeyen kişiye mis koklatsın incinir, hasta olur.

*

Hastalık teşhis edildi, sebebi bilindi mi tedavisi kolaylaşır.

*

Hastaya, neye alışkınsa onu ver!er; Hastalığının ilacını da alıştığı şeylerde ara! Bokböceği, daima pislik taşır durur. Bu yüzden de gülsuyun onu bayıltır.
Onun ilâcı yine köpek pisliğidir. O yüzden pislere temiz şeyler layık değildir.

*

Öğüt miski fayda vermezse o kişi kötü kokulara alışmıştır. Müşrikler de tâ ezelden pislik içinde doğduklarından Tanrı onlara “Necis” (pis) demiştir.

*

Pislik içinde doğan kurt, ebediyen huyundan dönmez, ambere bakmaz!
O, tamamiyle cisimden ibarettir, kabuk gibi içsiz, gönülsüzdür o!

Hak nuru saçısından nasibi varsa, bu nur, ona da değmişse pisliğe düşse bile Mısır’da olduğu gibi o pislik içine gömülen yumurtadan bir kuş meydana gelir. O kuş bilgi ve anlayş kuşudur.

*

Çömlek, ateşten, isten simsiyah oldu. Fakat et, kartlığından öylece duruyor, hiç pişmemiş!

*

Hastalıktan donmuş kalmış bir koruksun sen, halbuki koruklar şimdi kuru üzüm haline geldi, sense hala hamsın!

*

Düşmanlar, peygamberleri de sınadılar, sınadılar da onlardan mucizeler zuhur etti.

*

Hürmet yolunu bulduysan ey ay yüzlü sevgili, işte boynumda kefen, elimde kılıç huzuruna geldim!

*

Kör, öğütle arınıp temizlense bile yine her an sürçer, pislenir.
Ey Adem, senin gözün var, kör değilsin, fakat kaza geldi mi göz kör olur.

*

Buğday, kırıldı, ufalandıysa zayi olmadı ya, un haline geldi de dükkana girdi, ekmek oldu.

*

Ey âşık, senin de suçun belli oldu... artık suyu yağı bırak da kırık dökük bir hale gel!

*

Yahudi Murtaza’ya dedi ki: “yüksek bir yapının damındasın, Tanrı’nın seni koruyacağını biliyorsun değil mi?”

Murtaza (Hz. Ali) evet dedi; bizi hep o korur, hep o korur gözetir.

Yahudi: Mademki öyle, kendini bu damdan aşağıya at, Tanrı’nın koruyuculuğuna tamamı ile güvendiğini anlayayım.

Müminler emiri Hz. Ali ona dedi ki: "sus, defol git de bu cüret yüzünden canın belaya sataşmasın! Kulun Tanrı’yı sınaması hiç yakışık alır mı? Sınama Tanrı’ya yaraşır. O da her an kullarını sınar durur. Ey hayrı, şerri bilmeyen, sen kendini sına başkasını değil!

*

Sana bir sınama vesvesi geldi mi, onu kötü talih bil.

*

A yiğidim, bir zerre, kalkar da dağı tartmağa girişirse terazisi parçalanır gider!

*

Vesveseye uğradın mı çabucacık Tanrı’ya dön secdeye var, secde yerini gözyaşlarınla ıslat, Tanrı, beni şüpheden kurtar de!

*

Mağlûp, âdeta yok demek değil midir? Tanrı buyurdu ki: Bu mağlûp, öyle bir yoktur ki vara nispetle zahiren yok olmuş değildir, iyice anlayın bunu!
Bu çeşit yok olan, kendinden geçmiş, var olanların en iyisi, en ulusu olmuştur.
O, Tanrı sıfatlarına nispetle yoktur. Fakat hakikatte ona yoklukta bir varlık vardır.

Bütün ruhlar onun tedbirindedir, bütün cesetler onun hükmündedir.

Bizim lûtfumuza mağlup olan iradesiz, âciz kalmış bir kişi değildir; o, bizim sevgimizde ihtiyar sahibi olmuştur.

*

Ey hikmet sahibi, onun yaptığı senin yaptığındır. Evveline evvel olmayan bir zamandan beri inananlar, birbirlerinin aynıdır, birdir onlar!
İnananlar çoktur ama iman birdir, cisimleri çoktur ama canları tektir.

Gökteki güneşin nuru ev içlerine vurunca yüzlerce nur olur ya, ortadan duvarları kaldırdın mı hepsinin de nuru bir olur, müminler tek bir insana döner.

*

İnsanın bütün duygularının da bekası yoktur. Zira mahşer günü, hepsi de ok olur gider. Yalnız güneşin nurunda yıldızların nuru ve ay ışığı mahvolur.

*

Arılar adamın tepesinde dolaşırlar ya başı çıplak adam arıların sokmasından kurtulmak için suya atlar ya! Arılar adamın tepesinde dolaşır durur. Başını çıkardı mı hiç affetmeden sokarlar.

Çıplak adam arıların sokmasından kurtulmak için suya atlar ya! Arılar adamın tepesinde dolaşır dururlar. Başını çıkardı mı hiç affetmezler, hemen sokarlar!

Tanrı’yı anış sudur, zamanede şu kadının, bu erkeğin anılışı da arı! Tanrı’yı anış suyuna dal.

*

Tanrı daima der ki: Cennetin duvarları, bu duvarlar gibi cansız ve çirkin değildir. Ten kapısı, ten duvarı gibi uyanıktır.

*

Cenneti aletle yapmamışlardır ki: orası amellerden, niyetlerden yapılmadır. Gönül evine bak! Gamla tozlandı mı süpürgeci olmaksızın tövbeyle süpürülür, arınır.

*

Körün gözü, güneşin doğduğunu hararetinden anlar.

*

Aslan bile olsan değil mi ki kılavuzsuz yol almaktasın, sapıksın, hor hâkirsin.

*

Miraç edenlerin safında durursan yokluk, seni Burak gibi göklere yüceltir.

*

Yokluk küheylânı, ne de güzel bir buraktır... Yok olduysan seni varlık makamına götürür!

*

Ey Tanrı’ya aklı hediye götüren, akıl, orada yoldaki topraktan da aşağıdır!

*

Ben, bana hediye verin demedim; hediyeye layık olun dedim.

*

Hadiselerin çoğu da hep geceleyin olur.Tanrı’ya gönül doğruluğu ile eğilirsen yıldızlardan kurtulur, Tanrı’ya mahrem olursun!

*

Tanrı, öyle bir kimyagerdir ki onun bir tesiriyle duman, yıldız haline gelmiştir.

*

Sen onun nuru ile emniyet içinde yürüye dur; ejderhalar, akrepler arasında yol almaya bak!

*

O nur, senin önünde gider durur. Her yol vuranı tutar, paramparça eder!

*

“Tanrı, kıyamet gününde Peygamberini utandırmaz” , “ Müminlerin nurları, önlerinde ve sağlarında yürür yollarını aydınlatır” ayetini oku!

O nur kıyamette çoğalır ama Tanrı’dan o nuru burada da istemeli.

*

Tanrı kapısında bir secde sana 200 devlet ve saltanattan daha hoş gelir. Bana o secde devletini ihsan et, yeter diye ağlayıp sızlanmaya başlarsın.

*

Cihan padişahları, kötülüklerinden dolayı kulluk şarabından bir koku bile almamışlardır.

*

Haraç ala ala kum gibi altın yığsan, yine ölür, geberirsin, onlar senden arta kalır.

*

Helal olan ve hiç vebali bulunmayan rızkı neden elde edeyim diye sordum.

Beni dağlara ormanlara götürdüler. Ormanlarda meyvaları silktiler. Onları yedim. Rabbim dedim. Sen bana bütün halktan gizli bir ihsanda bulun! Hoş bir gönüle sahip oldum. Zevkimden nar gibi yarıldım!

*

Eğer biri can baş vererek yol bulursa, bu da erlerin rahmeti ve cezbesiyle olur. Şu halde o tevfike erişmeyi ganimet bil: Eğer bir doğru erin sohbetini bulduysan bunu fırsat say. Bu kutluluğu değersiz görüp, yolunda olan ahmağa benzeme!

*

Cömertlik denizi dalgalanmaya başlarsa, köpüren dalgaları her an kıyıya zararsız, ziyansız, yüzlerce inci atar.

*

Hakimler, bu musiki nağmelerini göklerin dönüşünden aldık demişlerdir.

*

Mümimler derler ki, cennetin tesiriyle bütün kötü ve çirkin seslerden latif olur.

*

İnsan cesedinde de birazcık su vardır. Sen onu sidik bile sansan, yine ateşi söndürü ya !

Su pis bile olsa, yine tabiatı bakidir. O tabiatla gam ateşimi söndürür.

*

Ey Ahmak! Cisim ülkeni belkıs gibi Süleyman peygamber için terk et.

*

Lâ Havle diyorum ama sözümden değil: o kötü düşüncelinin vesveselerinden "Lâ Havle" demekteyim!

*

Ey müslüman, edeb nedir diye arar sorarsan bil ki edep, ancak her edepsizin edebsizliğine sabır ve tahammul etmektir.

*

İyi huylu, kötü huylulara, fena tabiatlılara tahammül eden, onların kötülüğünü söylemeyen kişidir.

*

Peygamberler kötülüğe tahammül ede ede tabiatlarını öldürdüler. Onlardan bir tahammülsüzlük zuhur ederse, kendilerinden değildir. Tanrı'dandır.

*

Tıp kitabını aç da hastalıklar bahsini oku. Ten askerinin ne yaptığını gör!

*

Cevher ona derler ki varlığı, kendi kendine olsun... onunla var olan, onun feri bulunan şey, arazdır.

*

Sen O tek kişisin; sen kendinin güzelisin, kendinin dilberisin, kendinin kuşu, kendinin avı, kendinin tuzağısın, kendinin başköşesi, kendinin döşemesi, kendinin damısın.

*

Sen Ademoğluysan onun gibi ol, bütün zürriyetleri kendinde gör.

*

Şehvete mensup olan bu âlem puthanedir. Hem peygamberlere yuvadır, hem de kafirlere.

*

Nura yüzlerce toz toprak dökse yine görünür, yine baş gösterir, yine parlar! Saman nedir ki suyun yüzünü örtsün! Toprak da kim oluyor ki güneşi kapatsın.

*

Kendisi, halkın gözü önündeydi ama mânası gizliydi: halk, sakaldan, hırkadan başka neyi görür ki?

*

Kendi gözünden de kayboldu, halkın gözünden de... işte ondan sonra zümrüdü anka gibi âlemde meşhur oldu.

*

Ey dinleyen, yakini Allah daha iyi bilir ya, kendi zamanına ve zamanının Süleyman’ına dikkat et de bundan böyle kutluluk senin olsun!

*

Nâs canın canı olan Allah’ya âşina olanlardır, başkaları değil!

“Görünüşte o toprağı atan sen idin, hakikatte Allah idi” âyetini okumuşsun ama cisimden ibaretsin, cüz’ülerde kala kalmışsın!

*

Onlar kötülüğe tahammül ede ede tabiatlarını öldürdüler... artık onlardan bir tahammülsüzlük zuhur ederse kendilerinden değildir, Allah’dandır.

*

Ey Süleyman, kuzgunla doğan arasında Allah hilmine bürün de bütün kuşlarla uzlaş!

*

Zirveye yılan da çıkar, kartal da. Biri sürünerek çıkar, biri uçarak.

*

Perdecin, perdeni yırtar... canın, canına düşmanlık eder!

*

Yerdeki, gökteki zerrelerin hepsi, sınama çağında Allah askeridir.

*

Ebabil kuşları, file neler etti, sivrisinek, Nemrud’un başını nasıl yedi! Âlemdeki cansız şeylerin akıllıca peygamberlere ettikleri yardımları söylemeye kalkışsam...

Mesnevi o kadar büyük ki kırk deve bile âciz olur, çekemez!

*

Tıp kitabını aç da hastalıklar bahsini oku. Ten askerinin neler yaptığını gör!

*

Canın canıyla düşmanlığa girişmek kolay mıdır?

*

Tanrı sesini kuşlara göndermiştir. Her kuşun nağmesini sana öğretmiştir!

*

Ümmetler içinde gizli olan aşk ümmeti; çevresini kınamalar kaplamış cömertliğe benzer.

*

Ruhların aşağılanması, bedenler yüzündendir. Bedenlerin yüceliği ruhlardandır!

*

Ey! Yüreklerinde âşk derdi olmayanlar, kalkın âşık olun...

*

Ey Süleyman’a mensup kuş dili, gel! Hangi kuşun sesi gelirse ona göre nağmeler düz!

Cebrî olan kuşa cebir dilince söyle ...

Kanadı kırılmış olana sabırdan bahset!

Anka’ya Kaf dağının vasıflarını oku!

Güvercine doğandan korunmasını emret...

Doğana hilmi anlat, can yakmadan çekinmesini söyle!

Nurdan mahrum olan yarasayı nura âşina kıl!

Savaşan kekliğe sulh öğret...

Horozlara sabah çağının alâmetlerini göster!

Hüthütten karakuşa kadar bütün kuşlara böylece yol göster... Tanrı, doğruyu daha iyi bilir!

*

Âşıkların adı sanı, ârı namusu terk ettikleri gibi o da malını, mülkünü terk etti. Aşk, kızıştı da akın etti mi bütün güzeller, göze çirkin görünür. Aşk gayreti, zümrüdü bile insanın gözüne pırasa kadar âdi gösterir. İşte “Lâ” nın mânası budur.

*

Taşa biz mâbut diyoruz. Mâbut oluşta onun bir suçu yok. Fakat sen de ona kul olmaya mecbur değilsin! Sen ona mâbut dediğin zaman, o da bunu reddediyor, kabul etmeye mecbur. O, mecburken korkarsa suçluya neler olacak, bir düşün!

*

Toprak, tozlu ve kapkara görünür ama içinde nurlu sıfatlar vardır. Dışı ile içi savaştadır. İçi dışına sabrettiğinden Tanrı yardımına nail olur. Toprağın dışı kederden, ağlayıştan ibarettir ama içinde yüz binlerce gülüşler vardır. Ey güzel toprak, mademki dış yüzün iç yüzünle savaşta. Kim Tanrı için kendisiyle savaşa girişirse nihayet hakikati bulur. RENGİN KOKUNUN GÖRÜNÜŞÜN DÜŞMANI OLUR.

Tanrı için sınamalara giren, onun için çalışan kişinin ayağına gök bile sırt verir!

*

Karanlığı kendi ışığıyla yenmeye çalışan ve karanlıkla muharebeye girişenin can güneşine zeval yoktur. Bizim için sınamalara giren, bizim için çalışan kişinin ayağına gök bile sırt verir!

*

Dış görünüşün bu karanlıklardan feryat ediyor ama içyüzün gül bahçesi içinde için de gül bahçesi!

*

O, ekşi suratlı sofiler gibi nur söndüren kişilerle karışıp uzlaşma... Ekşi suratlı ârifler, kirpiye benzer.

*

Ey kirpi, kendine dikeni bekçi yapmışsın, başını, sofiler gibi hırkanın içine çekmişsin. İstiyorsun ki şu gül yüzlü kişilerden hiç kimse, senin azıcık bir zevkine bile ilişmesin!

*

Hak nurunun kimden doğduğunu, nasıl vücut bulduğunu kimse aramaz.

*

A yücelerden kaçan şeyh, bu hileyi bırak! Sen, başına birkaç körü toplamış acı suya benziyorsun! Kötü suyu bu körlere tuzak yapma! Kalk, yaban eşeği avlayan Allah aslanlarını gör... Sen, neden köpek gibi hileyle kör avlamadasın?

*

Benim hareketime karşı eğri harekette bulunanı, simurg bile olsa perişan eder, ağlatır, inletir, öldürürüm!

*

Diriysen aklını başına topla da beni ölü zannetme.

*

İsa, keremiyle ölüyü diriltti, halbuki ben, İsa’yı yaratanın elindeyim.
Tanrı'nın elinde oldukça hiç ölü kalır mıyım?

*

Tanrı asâlarını saymaya kalkışsam şu Firavun’a mensup olanların hilelerini yutarım ya...

*

Ey kasap, önce semirt de sonra kes... Çünkü cehennemdeki köpekler azıksız!

*

İstersen öğütçülerin sözlerine, onların misallere aldırış etmeyip sakallarına gül! Fakat a murdar, ne vakte dek yaşayacaksın, ne vakte dek?

*

Ölüm, kulağını öyle bir çeker ki hırsız gibi can çekişe teslim olursun! Bu eşeklerden ne vakte dek nal çalıp duracaksın? Eğer bir şey çalacaksan bari gel de yakut (lâal) çal!

*

Ey mânevi er, kendin baht olur, talih kesilirsen nasıl olur da bu bahtı, bu talihi kaybedersin?

Ey güzel huylu, bizzat sen, kendine mal, mülk olursan bunları nasıl olur da kaybedersin, imkân mı var buna?

*

Hiçbir pis ve kötü, yahut temiz ve iyi kişi yoktur ki amel defteri boynuna asılmamış olsun.

*

Kömür, senin hırsından ateş haline geldi, ateş halinde göründü. Fakat hırs geçti mi o kömür, kapkara, berbat bir halde kala kalır! Hırs, senin işini gücünü bezemişti. Hırs gidince işin gücün kapkara kalakaldı!

 

 
   
     
DİNİ BİLGİLER
Pirim Hz. Mevlana'ya ithaf olarak yazan ve hazırlayan Işık Sükan
Dini Bilgiler (1)
Dini Bilgiler (2)
Dini Bilgiler (3)
Dini Bilgiler (4)
Dini Bilgiler (5)
Dini Bilgiler (6)
Dini Bilgiler (7)
Dini Bilgiler (8)
Dini Bilgiler (9)
Dini Bilgiler (10)
Dini Bilgiler (11)
MEVLANA'DAN İNCİLER
Hazırlayan Işık Sükan
Mevlana'dan İnciler(1)
Mevlana'dan İnciler(2)
Mevlana'dan İnciler(3)
Mevlana'dan İnciler(4)
Mevlana'dan İnciler(5)

© 2005 Işık Sükan - Her Hakkı Saklıdır. İzin almadan çoğaltılamaz ve kopyalanamaz.
Bu site bir Bora Döken tasarımıdır.