-Hazırlayan
Işık Sükan-
Mevlana'dan
İnciler (III)
Nefsin boğazı vesveseden
boşaldı mı, ululuk vahyine konuk olur. *
Yaşamamız sütten kesilmemize
bağlıdır. Sen de kendini yavaş yavaş gıdadan kesmeye
çalış.
*
İyi bil ki tamah seni kör eder.
Seni yakînden uzaklaştırır. Yakini örter. Tamah
yüzünden hak sana bâtıl görünür. Tamah yüzünden
sende yüzlerce körlükler artar durur. Erlerin
öğüdünü canla başla dinle de korkudan kurtulup
emniyete eriş.
Bakara 269: "Tanrı hikmeti
dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse şüphe
yok ona pek çok hayır verilmiştir. Ancak doğru
bir akla sahip olanlar öğüt alırlar.
Hikmet: Akılda ve sözde doğruyu
bulmak, her şeyin hakikati neyse ve nasılsa bilmek
ve her hususta nasıl hareket etmek icap ediyorsa
öyle hareket etmektir.
"Hikmet müminin kaybolmuş malıdır."
Hz. Muhammed
"Kim 40 gün Tanrı'ya
sıtkı bütün olarak, doğru bir yürekle yönelirse
o adamın kalbinden hikmet kaynakları akar.
Kuran’ın 35. Suresi Lokman
12. Ayet ve 4. Sure Nisa Suresi
Buna göre İbrahim Peygamberle
onun soyuna da hikmet verildiği anlaşılıyor.
Kuran’ın 61. Suresi 8. Ayet: Tanrı Nurunu nefesleriyle
söndürmek isterler. Ama Tanrı, kafirler istemese
de kendi nurunu söndürtmez, büsbütün nurlandırır.
*
15. Sure Hicr Ayet 9: "Şüphe
yok Kuran’ı biz indirdik. Ve şüphe yok ki yine biz
koruruz.
*
2. Suresi Bakara Ayet 181: "Kim
vasiyeti duyarda sonra değiştirirse günahı boynuna.
Şüphe yok Tanrı duyar bilir.
Tamah Hakkında: Bu alemin güzelliğine tamah edenlerin
tamahı o ebedi alemin güzelliğine perde oluyor.
*
Gururla dolu olan bu hayatın
zevki seni doğruluk hayatından uzaklaştırır.
*
İyi bil ki tamah seni kör eder.
Şüphe yok. Senden yakini örter.
*
Tamah yüzünden hak sana batıl
görünür. Tamah yüzünden sende yüzlerce körlük artar
durur.
*
Tamahtan kurtulursan can gözün
aydınlanır, Hak'ı görür, küfür karanlığından kurtulur,
din nuru kesilirsin.
*
Erlerin öğüdünü canla başla dinle
de korkudan selamete eriş.
*
Veliler Tanrı çocuklarıdır. Tanrı
onların canlarını mallarını korur. Onların her halinden
haberdardır. Tanrı dedi ki veliler benim çocuklarımdır.
Gariplik alemindedirler. Eşleri yoktur. Ne işleri
vardır ne güçleri. Halkı imtihan için hor ve yetim
görünürler. Fakat hakikatte dostları da benim arkadaşları
da. Sakın noksanlarını bulup aleyhlerinde gıybet
etme. Onlar için kin güdene kin güdenden Tanrı öcünü
alır.
*
Hakka tapan yüz binlerce peygamber
yüzünden nice azaplar oldu.
*
Kuran 96. Sure 19. Ayet: "Secde
et de bize yaklaş"
*
Lut Peygamber ile ilgili sure
ve ayetler:1
1) 11. Sure Hud Ayet 74-83
2)26. Sure Şubara Ayet 160-174 ve 15,22,29,50,66.
ayetleri
Sure 9 Tövbe: Onların bir kısmı o çeşit adamlardır
ki peygamberi incitirler derler ki: O kulaktan ibaret,
ne duyuyorsa inanıyor, ne işitiyorsa dinliyor. De
ki kulak oluşu iyi ya. Tanrı'ya inanır, müminlerin
sözlerine inanır, içinizden iman edenlere bir rahmettir.
Tanrı Resulünü incitenler yok mu şiddetli azap onlar
içindir.
*
Bu kör ne şaşılacak kördür; Uzağı
görür, gözü de keskin. Fakat yalnız devedeki yükü
görür.
*
Tanrı kullarının etlerini yiyip,
onların aleyhinde bulunup günah kazananların ağzını
Tanrı koklar.
Bir adamın kabirde ağzını koklayan Münker, Nekir
olursa yazıklar olsun o acınacak kişiye.
*
Vakitsiz çalan çan, vakitsiz
öten horozun başını kesmek vaciptir.
*
Ömrün altın kesesine benzer.
Geceyle gündüz de para sayan adamdır. Bilmeden anlamadan
sayar durur.
*
Şu halde her anın yerine bir
karşılık koy ki "Secde et de yaklaş" ayetinin
maksadı neyse anlayasın. ( Kur'an 96. Suresi Alak
19. Ayet: Secde et de bize yaklaş denmektedir.)
*
Ey halkın kanını emen. Bu
işten uzaklaş. Halkın kanı seni savaşa düşürmesin.
Bil ki halkın kanı malı demektir.
*
Kibir, hırs, şehvet kokusu
söz söylerken soğan gibi kokar. O koku yüzünden
dualar ret edilir. O duaya "sesinizi kesin"
cevabı gelir. Fakat sözün eğri özün doğru olursa
o söz eğriliği Tanrı'ya makbuldür. *
(Kötü kişiyle, iyilik ettiğin kişiden sakın) Yani
sakınacağın iki kişi var. Biri kötü kişi diğeri
iyilik ettiğin kişi - Hz. Ali *
Eğer duada güzel bir nefese sahip değilsen yürü,
özü sözü doğru kişilerden dua iste. *
Günah etmediğin ağız, başkasının özürler dileyen
ağzıdır. *
Tanrı adı temizdir, temizlik geldi mi pislik, pılısını
pırtısını toparlayıp gider. Ağza temiz bir ad gelince
ne pislik kalır ne gamlar ne de kederler. *
Yalvaranın Allah demesi Allah'ın "Emret kulum
ne istiyorsun = Lebbeyk" demesidir.
A) Yalvaranın derde düşmesi Allah'ın o kişiye davetiye
çıkardığının alametidir.
b) Yalvaranın başkalarının hilesine düşerek çare
araması Tanrı'nın onu kendisine çekmesindendir.
c) Korkupta Tanrı'yı anman Allah'ın yalvaranı yanına
çekmesi için kullandığı bir kementtir.
Her "Ya Rabbi" demen de Tanrı'nın buyur
ne istiyorsun demesi gizlidir.
Bilgisiz adamın canı bu dualardan uzaktır. Çünkü
"Ya Rabbi" demesine izin yok. Zarara ziyana
uğrayınca Tanrı'ya sızlanmasın diye ağzında da kilit
var, gönlünde de. Ağzı da bağlı gönlü de bağlı.
Dertsiz dua bir işe yaramaz. Dertli dua ve niyaz
gönülden aşktan gelir. Tanrı'ya her yönelen, bir
yol kesicinin esiridir. *
Sabret, sabır güçlüklerin sıkıntıların anahtarıdır. *
İhtiyat ona derler ki “Midem
dolgun tokum”,yahut “Hastayım, bu mezardan hastalandım”,
yahut da “ Benim dayımın oğlu çağırdı, davetliyim”
deyip başından savasın.
İhtiyat ona derler ki seni
davet ettiler mi bunlar benim dostum beni seviyorlar,
istiyorlar demeyesin. Davetlerini kuşlara çalınan
ıslık bil. Avcı, pusuda gizlidir de kuş taklidi
yapıp öter. Tanrı hangi kuşa ihtiyat ve tedbir
duygusu vermişse o kuş tuzağa aldanıp gelmez.
*
Tedbirsizlik pişmanlıktan ibarettir. *
"Kötü kişiyle, iyilik ettiğin adamdan sakın"
Hz Ali + Hz. Muhammed *
İnsan yelkenli gemiye benzer. Rüzgarı estiren bakalım
onu ne yana sürecek. *
İhtiyat ve tedbir ona derler ki kötü zannı gideresin,
kaçıp kötülükten kurtulasın.
Peygamber "tedbir sui zandır" dedi. A
boş boğaz her adımı bir tuzak bil. *
Tedbir ve ihtiyat sopan yoksa kılavuzun olmadan
her yolun başında durma. *
Şükretmiyorsun, nâil olduğun nimetleri unutmuşsun.
Hulâsa o yol, sana bağlandı. Çünkü gönül ehlinin
gönlü, senden incindi, sana darıldı. *
Hz. Muhammed'in "Köyde oturmak, akıllılar için
kabirde oturmaktır, köylerde oturan, kabirlerde
oturana benzer. Köylerde oturma... Köyde oturan
kabirde oturana döner" dediği rivayet edilmiştir.
Sure 28. Kasas, Ayet 76: Karun'a akrabası "Sevinme,
öğünme, ferahlanma; şüphe yok Allah sevinen, öğünenleri
sevmez" *
Vefasızlığını apaçık gösterme, beyhude yere vefasızlığı
fâş etme. *
Ana hakkı bile Tanrı hakkından sonra gelir. Çünkü
Tanrı, anayı senin ana karnındaki şekline borçlu
etmiştir. *
Tanrı, binlerce sanat ve fen düzdü de ana; sana
sevgi bağladı, şefkat gösterdi. Şu halde Tanrı hakkı,
ana hakkından öncedir, Tanrı hakkını bilmeyen eşektir.
Sen Tanrı'yı an. Çünkü onun hakkı hiç eskimez. *
Vefasızlara kendini feda ediyor, kötü bir zan yüzünden
o tarafa doğru gidiyorsun. *
Sen, hani kendine benzeyenlerin önünde iki kat olursun
ya… işte onlar hakkında kötü zanda bulun. (yani
asıl onlardan korunmak için tedbir al) *
İyi dostun yüce göklere gitti kötülük dostunsa yerin
dibine geçti. Ara yerde sen kala kaldın. Kervandan
arta kalan sönmeye mahkum ateşe döndün. *
Ey baba yiğit dost, yukardan, aşağıdan münezzeh
olanın eteğini tut. O, ne İsa gibi göklere ağar,
ne Karun gibi yerlere geçer. *
Tanrı'yı anmaktan çekinen kişiye dar bir yaşayış
verilir ve körlükle cezalandırılır. *
Şehirler, birbirine pek yakın. Halbuki orada ne
boş bir çöl, ne güzel bir ova var. Orada yırtıcı
hayvanlar, canavarlar vardır” dediler. İnsan yazın
kışı ister, fakat kış geldi mi bundan da vazgeçer,
istemez. Ne darlıktan hoşlanır, ne genişlikten.
Geberesi insan, hidayete nail oldu mu tutar, inkâra
sapar. O yüzden nefis gebertilmeye lâyıktır, onun
için “ Öldürün nefislerinizi” demiştir. *
Nefis, üç köşeli dikendir, ne çeşit koysan sana
batar. *
Seni dostundan ayıran sözü dinleme.O sözde ziyan
vardır, ziyan! *
Âlemin zerreleri birbirine girse yine Tanrı’nın
kaza ve kaderine karşı hiçtir hiç! *
Nimetlerin aslı felekten ta yere kadar umumiyetle
aşağıya geldiler, alçaldılar da temiz cana gıda
oldular. *
Tevazula felekten toprağa inince de diri ve yiğit
adamın cüzü oldular. Bu suretle o cemad, insan sıfatlarını
kazandı, arşın yücesine uçtu, neşelendi. Önce diri
âlemden geldik, sonra yine aşağılıktan yücelere
çıktık. Şüphe yok gerisin geri Tanrı'ya döndüler. *
Tanrı’nın kaza ve kaderinden yine Tanrı’nın kaza
ve kaderine kaçan, kişiden başka hiçbir kimseyi,
hiçbir hile, kaza ve kaderden kurtaramaz. *
Dertli adamın tereddütle dolu, dumanlarla dolu bir
gönül evi vardır. Derdini dinlersen o eve bir pencere
açmış olursun. Senin bu dinleyişin ona bir nefes
yolu oldu mu gönül yurdunda o acı duman azalır.
*
Tanrı, sana Hak korkusunu verdi mi bunu “Korkma”
hitâbı say. Sana tabak yolladı mı ekmek de yollayacak
demektir. *
Gamdan neşelenen, ondan başka bir şeyden neşelenme,
sevinme. Dert ve gam bahardır, başka şeyler kış!
*
Gamdan sevin, gam vuslat tuzağıdır.Bu yolda aşağıya
düşüş, hakikatte yükseliştir. *
Gam bir hazinedir.
Zahmet ve meşakkat çekmen madendir. *
Gönül ovasına adım atmak gerek. Çünkü bu ovada ferahlık,
genişlik, neşe olamaz. Yolcu, kalbe yürü, orada
seyret, orada gez dolaş. Köye gitme. Köy, adamı
ahmak bir hâle sokar, aklı nursuz, fersiz bir hâle
getirir. Ey seçilmiş temiz adam, Peygamber’in sözünü
dinle. Köyde yurt tutmak, aklın mezarıdır. Köyde
sabah, akşam bir gün kalan kişinin aklı, bir ay
yerine gelemez. Tam bir ay onun ahmaklığı gitmez.
*
Köyde bir ay kalan kişi, nice zaman bilgisiz ve
kör kalır. Köy nedir? Hakikate ulaşmamış, elini
taklit ve hüccete atmış şeyh! Aklı kül şehrine karşı
bu duygular, gözleri bağlı değirmen eşeklerine benzer. *
Allah için şunu bir nefes olsun
bırak da şehirlinin eşeği çanını çalsın! *
Ebu Cehil karpuzu, sevgili yüzünden
hurma kesilir. *
Ananla, babanla munistin, Tanrı’dan
başka munislerin sana vefakârsa hani o ünsiyet? *
Ayıp gören gayp aleminin kokusunu
bile alamaz. *
Dostlar, suretten geçerseniz her
yer sizin için cennettir. Gül bahçesi içinde gül
bahçesidir. Suretini kırdın, yaktın mı her şeyin
suretini kırdın demektir. Her sureti kırar, Haydar
gibi Hayber kapısını çekip koparırsın. *
Ustaya müracaat etmeksizin bir sanat
tutan kişi şehre de alay mevzuu olur, köye de! *
Oğul, her hırs sahibi mahrumdur.
Harisler gibi öyle koşma, aheste aheste yürü.
*
Öyle yüzler vardır ki şeytanlar,
sinek gibi başına üşüşür, bekçi gibi orada yurt
tutar, otururlar. Bu çeşit adamların suratını
gördün mü ya bakma, yahut da madem ki baktın,
hoşlanıp gülme. O çeşit habis ve âsi suratlar
hakkında Tanrı, “ Alnının perçeminden yakalar,
çekeriz” dedi. *
İyiler, zaruret yüzünden kötülerle
bağdaşırlar. Adam, zaruret yüzünden ölü eti bile
yer! *
Sarhoş ve esrarkeşin bir şey satması,
makbul ve muteber değildir. *
Hey babam hey, ben, padişah kapısına
çavuş oldum diyene yüz binlerce sınama var. *
Eğer kötüleri sınama olmasaydı her
puşt, savaşta Rüstem kesilirdi! *
Ayıbını söylemiyorsan bari sus, gösterişte,
hileyle kendini öldürme! Ağzını açma yolda sınama
taşları var. Taşlardan önce de ayrıca sınama taşları
var. Taşlardan önce de ayrıca imtihanlar var.
Tanrı, “ Doğumdan bu ana kadar onlara her iki
kere sınanırlar” dedi. Derlen toplan da ufacık
bir imtihanla kendini satma! *
Tanrı Kıyamet günü der ki: Bugün
doğrulara doğruluklarının fayda verdiği gündür.
Onlara öyle bahçeler verilir ki ağaçlar altından
ırmaklar akar, orada ebediyen kalırlar. Tanrı,
onlardan razı olur, onlar Tanrı'dan. İşte bu,
pek büyük bir kurtuluş, pek büyük bir nimettir."
(Sure 5, Maide, âyet 119).
"Emredildiğin gibi hareket et, doğru ol,
seninle beraber inananlar, kötülüklerinden tövbe
edenler de doğru olsunlar, azgınlık etmesinler.
Şüphe yok, Tanrı sizin yaptığınız şeyleri görür"
(Sure II, Hûd, âyet 112).
Bir, yahut iki kere sınanırlar, öyle olduğu halde
yine de ne tövbe ederler, ne öğüt tutarlar"
(Sure 9, âyet 126).
Rabbimiz dedi ki: Beni çağırın da
size icabet edeyim. Beni çağırmada ululuk gösteren
kişileri hor bir surette cehenneme koyacağım"
(Sure 40, âyet 60).
"Dilesek onları mutlaka sana
gösteririz, onları yüzlerinden tanırsın. Konuşulurken
de yine onları tanır, bilirsin. Tanrı da sizin
yaptıklarınızı bilir." (Sure 47, Muhammet,
âyet 30).
"Münafıkları görünce vücutlarının
iriliği seni şaşırtır. Konuşurlarsa sözleri seni
çeker, dinlemeye başlarsın. Fakat onlar kuru sopalara
benzerler, sanki bir duvara dayanmışlardır. Duydukları
sesi kendi aleyhlerine sanırlar onlar düşmandır
sakın onlardan..." (Sure 63 Münafikun, âyet
4).
Tanrı'nın inayetine erişen kullar
yeryüzünde yavaş ve mülayim bir şekilde yürürler
(Sure 25, Furkan, âyet 63)
Her peygamber ana rahmine düşünce
yıldızı da gökte zuhur edip parlamaya başlar.
Bu inanış İncil'de de vardır. (Matta, ikinci bab).
Firavun, gördüğü rüyadan korkarak
saltanatını yıkacak çocuğun doğmaması için İsrailoğullarının
yeni doğan çocuklarını öldürtüyordu. Musa'nın
anası, oğlunun öldürülmemesi için Musa'yı bir
sepete koyarak Nil'e atmış ve çocuk Firavun'un
karısı tarafından bulunarak saraya götürülmüştü.
Sonra anası bu çocuğa sütnine olmuş ve bu suretle
Musa, Firavunun sarayında büyüyüp yetişmiştir.
Tevrat'tan alınan bu hikâye Kur'an da da anlatılır
(Sure 28, Kasas, âyet 6-14).
Süleyman Peygamber'in rüzgâra emrettiği
ve rüzgârın, tahtını gündüz bir aylık, gece de
bir aylık yola götürdüğü, cinlerin, perilerin
de onun hükmüne tâbi oldukları Kur'an da anlatılmaktadır
(Sure 34, Sebel, âyet 21-13).
Kur'an'ın 17 inci suresi olan Esra
suresinin 44 üncü âyetinde "yedi kat gökle
yeryüzü ve göklerle yerde ne varsa hepsi Tanrı'yı
tespih eder ama onların tespihini siz anlamazsınız,
hiçbir şey yoktur ki, onu överek anmasın: Şüphe
yok o, halimdir ve günahları ziyadesiyle örtücüdür"
denmektedir.
Azrail diğer bir okunuşa göre İzrail
ecel meleğidir. Kendisine yardım eden meleklerle
canları alır. Bu meleğe Türkçe’de canalıcı derler.
*
Sarhoşun önünde hendek de birdir,
meydan da. Ona kuyu da doğru yol kesilmiştir,
hendek de!
*
Dağ keçisi, öbür dağa bakar, orada
bir dişi dağ keçisi görür. Dişi keçinin bulunduğu
dağ, ona o kadar yakın görünür ki oraya sıçramak
kolay gelir. Binlerce arşın yol ona iki arşınlık
bir mesafe görünür. Sıçrayınca da iki amansız
dağın arasında ki çukura düşüverir. İşte dağ keçisi
ekseriyetle böyle avlanır. Yoksa bu hayvan pek
çeviktir. Düşmanını hemen sezip anlar.
*
Kendinize gelin de belâ çölüne küstahça
gitmeyin. Ayaklarınızın önünde pek çok gizli tuzak
vardır.
*
Gözleri, Tanrı inayetinden başka
ne açar, kızgınlığı sevgi yatıştırır?
*
Tanrı ihsanı olmayan muvaffakiyete
ulaşmak için çalışıp çabalama, Firavunun
çalışıp çabalaması, Tanrı muvaffakiyet vermediği
için ne yapsa boşa gitmişti. Diktiği bile yırtılıp
sökülmüştür.
*
İnsan men edildiği şeye haristir.
*
Yoksullar, tamahkâr ve kötü huylu
olsalar bile sen gönül sahibini onların içinde
ara!
*
Denizin dibinde inciler, taşlarla
karışık olarak bulunur. Öğünülecek şeyler, ayıplar,
kusurlar arasında olur.
*
Halkın savaşları hep güzellik içindir,
hep iyilik içindir. Yoksulluk azığı yok mu, asıl
saadet nişanesi odur.
*
İnsan, rahatlık için yılan arar,
gamdan kurtulmak için gam yiyip durur.
*
Yoksul âdemoğlu kendisini tanımadı,
bilmedi, fazilet makamından gelip bu noksan âlemine
düşüverdi.
*
İnsan kendisini ucuz sattı. Atlastı,
kendini bir hırkaya yamadı gitti!
*
Ay, Ahmet’in işaretini emrini anlar,
fermanına uyar; ateş, İbrahim’e ağustos gülü olur…Taş,
Ahmet’e selâm verir; Dağ Yahya’ya haber yollar…
Bunlar “ Biz sizi duyar, görürüz… sizinle hoşuz,
neşeliyiz. Fakat namahremlere karşı susup durmaktayız”
derler.
*
Cematlardan can âlemine gidin de
âlemin cüzülerinin ahengini duyun! Can âleminde
kandiller yok da görmek için tevillere yapışıyorsun.
*
İnsan, duygudan çıkmadı mı gayb âlemine
tamamıyla yabancıdır. Hal nuruna sahip olmayan
kişinin işi tevildir.
*
Nefsinizde bir ejderhadır. Dertten,
eline fırsat düşmediğinden dondu. Yoksa eline
bir kudret geçse hemen firavunluğa başlar, yüzlerce
Musa'nın da yolunu bulur.
Nefis ejderhası yoksulluk elinde
bir kurtcağız kesilir. Mevki ve malı ele geçirirse
sivrisinek kadar olan nefis çaylak kadar olur.
*
Nefse şehvet güneşi vurdu mu o geberesice
yarasa gibi kanatlarını çırpmaya, uçmaya başlar.
*
Nefsi yenmek aşağılık kişiye nasip
mi olur. Ejderhayı öldürmeye bir Musa gerek.
*
Tanrı'nın zatında nasıl son yoksa
hikmetlerinde de son yoktur.
*
Halkın düşüncelere dalması güzelim
uykunun düşmanıdır.
*
Hayret fikirleri de yok eder, zikirleri
de.
*
Her kanat, denizi aşacak kudrete
sahip olamaz. Tanrı bilgisi gerek ki insanı Tanrı’ya
ulaştırsın.
*
Bu âlemde ileri gitmeye heves etme,
topal ol da geri dönerken en öne düş.
*
Melekler gibi "Bizim bilgimiz
yok", "Ancak senin bildirdiğini biliriz"
dersen bu sır seni kurtarır. Akıl ve irfan nuru
ile dolarsın.
*
Altın definesini bilinmeyen viranelere
gizlerler.
*
Onun sevgisi, şüphe ve tereddütleri
yakan bir ateştir.
*
Ey Tanrı rızasını elde eden. Gönlün
köşesi padişaha varan bir yoldur.
*
Akılla hüneri sat da hayreti satın
al.
*
İçinde Tanrı nuru olan Lâmekân âleminde
nerede geçmiş, nerede gelecek, nerede şimdiki
zamanın hâli. (Aslında geçmiş zamanla gelecek
zaman birdir. Fakat insanlar iki sanırlar.
*
Sofinin meşk yeri dizidir, müşkülü
halletmek hususunda iki diz, âdeta sihirbazdır.
*
Bir hayvana Tanrı çobanlık ederse
kurt onun yanına yol bulamaz ve o hayvanı kapamaz.
*
Tanrı’nın lûtufları, Mustafa’ya vaatlerde
bulundu da dedi ki: “ Sen ölsen bile bu din, bu
iman ölmez. Senin kitabını, mucizeni ben yüceltirim.
Kur’an’dan bir şey eksiltmeye, ona bir şey katmaya
yeltenen kişiye ben mâni olurum. Ben seni iki
cihanda da korurum. Sözünü kınayanları terk eder,
onları hor hakir bir hale korum.
*
Hiç kimse Kur’an’ı değiştirmeye kudret
bulamaz; ona ne bir şey ilâve edebilirler, ne
ondan bir şey eksiltebilirler. Sen benden daha
iyi başka bir koruyucu arama! Senin parlaklığını
gün geçtikçe artırır, adını altınlara, gümüşlere
bastırırım. Senin için mimberler, mihraplar kurdururum.
Ben, seni öyle seviyorum ki senin kahrın, benim
demektir. Şimdi adını korkudan gizlice söylüyorlar,
namaz kılacakları zaman gizleniyorlar.
Bütün âlemi minarelerle dolduracağım,
âsilerin gözlerini kör edeceğim ben.
Dinin balıktan aya kadar her tarafı kaplayacak.
Sen, toprak altında uyursun
ama o tertemiz söz asâ gibi her şeye agâhtır.
Uyu ey padişah, uyu… uykun mübarek olsun! Bedenin
uyur ama nurun göklere ağar.
*
Hintliler karanlık bir ahıra bir
fil getirip halka göstermek istediler. Hayvanı
görmek için o kapkaranlık yere bir hayli adam
toplandı. Fakat ahır o kadar karanlıktı ki gözle
görmenin imkânı yoktu. Kadar karanlık yerde file
ellerini sürmeye başladılar. Biri eline filinhortumunu
geçirdi, “Fil bir oluğa benzer“ dedi.
Başka birinin eline filin kulağı geçti, “Fil bir
yelpazeye benziyor“ dedi. Bir başkasının eline
filin ayağı geçmişti, “ Fil bir direktir” dedi.
Herkesin elinde bir mum olsaydı sözlerindeki aykırılık
olmayacaktı.
*
Noksan olmayan söz hakikat âlemine
ait olan sözdür. Sana söylense hemencecik o misale
yapışır, o sureti hakikat sanırsın!
*
Süt emen çocuk dadıdan vazgeçti mi
yemek yemeye başlar, artık onu bırakır gider.
Sen de kalpleri gıdasına alış da sütten kesilmeye
bak.
*
Kendi aklını terket de hakikî akla
ulaş. Bu kulağı tıka da hakikî kulak kesil!
*
Bir şeye sımsıkı yapışmak, bir şeyde
tassup göstermek hamlıktır.
*
Sen alelâde tek bir adam değilsin
ki. O senin muazzam varlığın yok mu. O belki dokuz
yüz kattır. O, dibi, kıyısı bulunmayan bir denizdir.
*
Nuh’un gemisinde yüzgeçlik bahsini
bırak! Bu bahse girirsen Kenan’a benzersin. Nuh’un
gemisini istemem diye yüzmeye girişmişti.
Nuh, ona “Gel, babanın gemisine gir de tufanaa
gark olma “ demişti.
Kenan: “Hayır, ben yüzme öğrendim." diyince
Nuh, “ Kendine gel, buna belâ tufanının dalgası
derler. Bugün yüzme bilenin eli, ayağı bir işe
yaramaz “ dedi.
Kenan dedi ki: “ Yok yok… ben o yüce dağa çıkarım;
o dağ beni belâdan kurtarır.”
Nuh, “ Aklını başına topla, şimdi dağ, bir saman
çöpü mesabesindedir.
Tanrı, kendi dostundan başkasına aman vermez”.
Onlar böyle konuşurken çevik bir dalga geldi Kenan'ı
boğup götürdü.
*
Tanrı hükmüne aşık olan nurlanır
, Tanrı'nın yarattığına aşık olansa kafir olur.
*
Küfre razı olma küfürdür.
*
Kaza ve kaderine razı olmayan, benden
başka bir Tanrı arasın.
*
Adamın biri berberine, "saçımdaki
sakalımdaki akları ayır, yol. Yeni gelin aldım"
dedi. Berber, adamın sakalını dipten tıraş ederek
kılları önüne koydu. Ve dedi ki "benim işim
çıktı. Sen ayırıver."
*
İnsan, vuslata erdi mi vasıta olan
kadın, adamın gözüne soğuk görünmeye başlar.
*
Göklerin damlarına çıktıktan sonra
da merdiven aramak mânasızdır.
*
Ayna sâf ve cilâlı bir halde iken
onu cilâlamaya kalkışmak bilgisizliktir.
*
Padişah tarafından kabul edilip huzurunda
oturduk dan sonra elçi araştırmak çirkin bir şeydir.
*
Bilinen şeye ulaşıldıktan sonra bilgi
ile uğraşmak kötü bir şeydir.
*
Sofi vakitten de kurtulmuştur halden
de...
*
Dudak kuruluğu, suyu haber verir,
Bu eziyet, bu susuzluk, muhakkak suya ulaşacağına
delâlet der; Hak yolunda aramak kutlu bir iştir.
Hak yolundaki bu istek, maniler giderir. Bu istek,
dileklerinin anahtarıdır. Bu istek, senin ordundur.
Bu istek, horoz gibi “ Sabah geliyor” diye nara
atarak müjdeler verir.
İsteklilerin civarında sen de istekli
ol, galiplerin sayesinde sen de galebe et!
Karınca Süleymanlık dilerse onun bu dileğini hor
görme, himmetine bak!
*
Herkes kahrı lûtuftan ayırt eder.
İster cahil olsun ister bilgi sahibi olsun. Fakat
kahır içinde gizli olan lûtfu, yahut lûtuf içinde
gizlenmiş bulunan kahrı,
Az kişi anlar.
*
Bilginin iki kanadı vardır, şüpheninse
tek. Tek kanatlı kuş baş aşağı düşer. Şüpheden
kurtulup bilgi sahibi olan iki kanatlı kesilir.
Cebrail gibi şüphesiz, hilesiz, kıyl ü kalsiz
(dedikodu) uçar.
*
Erlerin güzelliği dillerinin altında
gizlidir.
*
Tanrı vergisi mi daha iyi, yoksa
topal eşeğin rahvan atı taklidi mi?
*
Aklı cüz’inin âfeti vehimdir. Çünkü
onun vatanı karanlıklar diyarındadır.
*
Bil ki bu ten, elbiseye benzer. Yürü,
bu elbiseyi giyeni ara. Sürünüp durma.
*
Akıllılar önceden feryat ederler,
bilgisizlerse işin sonunda başları taşa vururlar!
*
Sözlerinizde daima inşallah deyin,
ahitlerinizde de Tanrı dilerse sözünü söyleyin.
Çünkü Tanrı, gönüle her zaman başka bir meyil
verir. Çünkü o her sabah yeni bi işte, yeni bir
güçtedir. Her şey, bizim dileğimize göre meydana
gelir denmiştir.
*
Gönül, ovada rüzgârlara tabi bir
tüy benzer. Rüzgâr, tüyü her tarafa uçurur, gâh
sola, gâh sağa götürür durur.
*
Bu gönlü ateş üstündeki kazanda kaynayan
bir su bil! Gönlün her an başka bir dileği vardır.
Fakat bu dilek kendisinden değildir, başka bir
yerdendir.
*
Ahmed, Ebuleheb’in karısının sırtındaki
odun yükünü gördü de ona “ Odun hamalı” dedi.
İpi de odunu da ondan başka kimse görmedi. Ona
her görünmeyen şey, görünür. Bu nişaneleri apaçık
gören, nasıl olur da şakiyi saitten ayırt edemez.
*
Tanrı sırrını açmak helâl olmadığından
ululuk sahibi Tanrı’nın emriyle örter, gizler.
*
Tanrı'ya karşı yapılan
yemininin hürmetine terk edersen O'nun adaleti
de sağ elini kestirir. Kötü olduğunu bildiğin
halde ahtinden dönerseniz O'nun kötülüğü de elinize
gelir. *
Nice balık vardır ki
su içinde her şeyden eminken boğazının hırsı yüzünden
oltaya tutulmuştur. Gözü yemde olan balığın ağzı
oltadan kurtulmaz. Nice namuslu, örtülü kadın
vardır ki ferciyle boğazının şomluğundan rüsvay
olmuştur. *
Korku ve vehmi bırakmak sizin için
ulu bir siper olur. *
Bu âlem, bir rüyadır. Zanna kapılmayın.
Rüyada başın kesilse, hakikatte başın yerindedir. *
Suretle kaim olan bu cihan hakkında
da Peygamber, "uyuyanın gördüğü bir rüya"
dedi. *
Tanrı, ana karnında ki çocuğa can
verdi mi mizacına vücudunu kuvvetlendirecek cüzüleri
çekmek kabiliyetini verir. Yediği şeylerle bu
cüzüleri çeker, bu suretle de cisminin nescini
dokur durur. *
Şeyh kime derler? İhtiyara, yani
saçı sakalı ağarmış adama derler. Bunun manasını
bil. Kara saç, kara sakal, onun varlığıdır. Varlığından
tek bir kıl bile kalmamalı. Varlığı kalmadı mı
pir ona derler. Kara saç, kara sakal, insanlık
sıfatıdır. Varlığında insanlık sıfatlarından bir
tek kıl bile kalsa arşa mensub olamaz, âlem halkından
biri olarak kalır. *
Tanrı, velîleri âlemlere rahmet olmak
üzere yeryüzüne getirmiştir. Halkın mazhar olduğu
rahmet, cüz’i rahmettir. Fakat himmet sahibi er,
külli rahmete mazhardır. *
Gözyaşları, merhamete delildir, yürek
yanmadıkça göz yaşaramaz.
Sahabeler genç birini çok güzel Kur'an
okuyor diye peygamberimizin huzuruna getirip dinlettiler.
Sonra nasıl buldunuz ya Muhammed diye sorunca
"güzel okudu. Ama hani bunun ağlaması"
diye buyurdu. Hadis *
Ağlayış ya elemden olur, ya ayrılıktan.
Duygu akla esirdir, fakat bil ki akılda ruhun
esiridir. *
Sabır genişliğin anahtarıdır. *
Velilerden öyleleri vardır ki ağızları
yumulmuştur. Hiç dua etmezler. Onlar Tanrı hükümlerine
razı olmuşlardır, takdirin def’ine çalışmak onlara
haramdır.
Tanrı bunların gönlüne öyle bir hüsnü zan vermiştir
ki derde düşüp hiç yas tutmazlar. *
Cüz, külden ayrıldı mı bir işe yaramaz. *
Gönül, sevgilinin sarhoşudur: yoldan,
konaktan yolun kısalığından, ne haberi var. *
İyi görmeyen çakmaklaşmış gözlere
yüzlerce kere tuuh! *
Peygamberler bile kötü kişilerin
ittifakına baktılar da şüpheye düştüler. *
Zaman zamansızlığı bilmez. Zamansızlık
âlemine varmak için hayretten başka yol yoktur.
*
Şeriat de körün imamlığı mekruhtur.
Kör yolda yürürken pisliği göremez.Fakat can gözü
kör olan kişi gizli olan, görünmeyen pisliklere
bulaşır. Görünen pislik bir parça suyla arınır,
fakat içte olan pislik, artıkça artar. Fakat İçteki
pislikler gözyaşından başka bir şeyle temizlenemez.
Zâhiri pisliğin kokusu yirmi adımlık
yerden gelir, bâtıni pisliğin kokusuysa göklere
çıkar, hurilerle Rıdvan’ın burunlarını doldurur! *
Dua, çıktığı evi bilir, sen kimin
adını anarsan an, kimi översen öv! *
Tanrı, âciz kişinin aczini hoş görür.
Körün gözlerindeki iki katra yaşı da kabul eder. *
Müstahak olmayanı kim metheder ki?
Halk kendilerini güzel yaşıyoruz, zevk ve işrette
bulunuyoruz sanır ama onlar, bir hayal uğruna
kendi kanatlarını kendileri yolarlar.
********************************** *
İblisin gözü; eşsiz örneksiz ademi
“topraktan başka bir şey görmedi. Gözü yanıltanda
bizim ezeli nasipsizliğimiz kalbi çevirende kötü
kaza ve kader!
*
Ölü sineğe benzeyen put, sizin tarafınızdan
yapıldığı için mi Tanrı’ya lâayık insan, Tanrı
mahlûku olduğundan mı Tanrı sırrın mahrem olamıyor?
*
Siz, kendinize, kendi sanatınıza âşıksınız. Yılanların
kuyruklarına lâyık olan elbette yılan başıdır.
*
Takdirin hükmüne itiraz edip de boş boğazlıkta
bulunma.
*
Gönül kalemi, lûtuf ve kahır parmakları arasında
gâh sıkıntıya düşer, gâh feraha çıkar.
*
Misal getirmek, Tanrı’nın, bir de onun gizli
ve aşikâr bilgisine bir delil olan kişinin hakkıdır.
*
A herzevekil, şeytan senin nefsine elçi olarak
geldi mi ahmak nefsini Hızır’ın içtiği Âbıhayattan
mahrum eti.
*
Ey kefensiz ademcikler, ey yıkanmamış ölücükler
Lût Peygamber’in şehri nasıl yere battı bakın
da görün!
*
Görülmüş şeyi görülmemiş sanırsınız, meydan da
olan şeyleri hala görmezsiniz. Ama ölüm, gözlerinizi
adam akıllı açacak elbet.
*
Hayrınızda başka bir şey dilemeyenleri
tasdik edin. Kendinizden başka kimseyi azdırmayın.
Kimseye tecavüz etmeyin. Ey sudan, topraktan,
balçıktan olan insan kendine gel de erenlerin
sesini duy.
*
İhtiyat nedir? İki tedbir arasında
tereddüde düşmeyip hangisi seni sürçtürmeyecekse
onu yapmaktır. İhtiyat korkudan kurtulmak ve doğruya
ulaşmak için yok düşmektir.
*
Tanrı’nın sizi azat etmesine karşılık şükretmeniz,
Tanrı nimetini anmanız gerek.
*
Nimete şükretmek nimetten daha hoştur. Nimet
insana gaflet verir. Şükürse uyandırır. Şükür
nimetin canıdır. Çünkü seni sevgiliye kadar ulaştıran
şükürdür.
*
Taşa istersen tam yüzyıl boyunca, “Lâl olsana”
de eskiye tam yüz yıl yenilen diye söyle dur.
Toprağa yüzyıl “Su gibi arı duru ol.” Desen, suya
“bal ol süt kesil” desen ne fayda.
*
Bir dağ, çalışmakla saman çöpü olur mu hiç?
*
Ümitsizlikten sonra nice ümitler var. Karanlığın
ardında nice güneşler var! Biz sarp yolları sana
vardırdık. Bize uyanlara yolu kolaylattık. Bizim
gönlümüzde lale bahçeleri gül bahçeleri var. Daima
taptazeyiz, daima genciz, lâtifiz, daima güzeliz
tatlıyız, daima gülüp durmaktayız, zarifiz bize
göre asırla saat birdir. Uzun yol kısa zaman bize
göre değil
*
Gül kokusu, bok böceğinin aklına mı gelir. Çirkin
domuzda güzel yüz ne gezer.
*
Biz şekerler yiyen dudu kuşlarıydık. Sizin yüzünüzden
ölümü düşünen baykuşlara döndük. Nerde bir gam
masalı varsa nerde bir kötü, kabul edilmeyecek
bir ses duyulursa, bu alemde nerde bir kötüye
, nerde bir surete dönmek, nerde bir azap varsa
hepsi sizin söylediğiniz sözlerde sizin getirdiğiniz
misallerde sizin yormanızda.
*
Alışverişte aldanmaktan korkuyorsan 3. gün muhayyer
olarak al, çünkü yavaş iş rahmandandır, acele
iş ise melun şeytandandır. Lokma atsan köpek bile
koklar yer. İnsan ise aklı ile koklar.
*
Daima akıp duran küçük bir dere ne pislenir ne
kokar.
*
Yaprakları benzeyen bedenler birbirine benzer.
Benzer ama herkes bir iş için yaratılmıştır.
*
Ölürken ayrı çeşit ölürüz. Ama yarımız insan
için dedi. Yarımız padişah! Kalbi ölmüş kişilere
dünya nurlu göründü. Görünüşü büyük, hakikat ta
dar. Dar olmasaydı bu feryat neden.
*
Dünyanın genişliği göz bağı: Gülmesi ağlamaktan
ibaret, övünmesi ardan ayıptan başka bir şey değil.
*
Doğum ağrısı, gebeye bir derttir. Ama çocuk için
zindanın yıkılması gibidir.
*
Göğün altındaki cansız şeyler, canlı mahluklar
hepsi birbirlerinin derdinden gafildir yalnız
kemale sahip olan kişiler bunların dertlerini
bilir.
*
Kösenin, başkalarının evinde olanları bildiği
kadar kabasakal, kendi evindekini bilemez.
*
Ten, ruh oldu mu bütün sırları görür.
*
Vehim hataya düşer, fakat akıl yanılmaz.
*
Kırmızı beniz kanın çokluğundandır, sarı yüz
safranın oynamasındandır.
Daima suda kalmak balığın harcıdır. Yılan, nereden
balıkla yoldaşlık edebilecek?
Fakat dağlarda öyle düzenbaz yılanlar vardır ki
bu denizde balıklık etmeye kalkışırlar.
*
Bu denizde öyle hünerli balıklar vardır ki yılana
bile sihir yapar.
*
Sır söyleyen gönül elçileri İsrafil huylu dinleyici
isterler. Önlerinde iki büklüm eğilmedikçe sır
sahibi emaneti sana verir mi hiç. Onlar yoksul
değiller ki ettiği hizmetlere teşekkür etsinler,
minnet altında kalsınlar a müzevir!
*
At aslanın sesini de tanır kokusunu da duyar.
*
Yarasacık gündüz uçmaz hırsızlar gibi geceleyin
çıkar yayılır. Meydandaki güneşin düşmanıdır o.
Hiç yarasa güneşe mani olabilir mi?
*
Karta, denizle nasıl savaşa girişebilir. Girişirse
aptaldır. Kendi saçını sakalını yolar.
*
Ben topal bir karıncayım, fili ne bileyim? Bir
sivri sinek, İsrafil’i nereden bilecek? İnsan
oğlunu kuvvetinin bir haddi bir hududu vardır.
*
Kafirler Peygamberleri evlatlarını tanıdıkları
gibi tanırlar. Kıskançlıkları hasetleri yüzünden
bildiklerini gizlerler.
*
Aslanın önünde ceylanın aklı başından gider.
Varlığı aslanın varlığında mahvolur.
*
Aşığın nabzı edepten dışarı atar. Aşık kendini
padişahın terazisine kor. Sevgilisinin kapısına
varır.Dünya da ondan edepsiz ondan terbiyesiz
kimse oktur. Fakat hakikat ta ondan terbiyeli
ondan edepli kimse yoktur.
Dışarıdan bakarsan edepsiz gibi görünür. Çünkü
başında aşk davası vardır. (Bu dava da varlık
alametidir. Fakat hakikat ta devam nerede? O padişahın
önünde davada fanidir. Aşık da!
*
Her şeyi anlayan akıl bile dostların ayrılığı
ile yayı kırılmış okçuya döner.
*
Cehennem bile ayrılık yüzünden titrer. Kıvılcım
gibi insanı yakan, mahveden ayrılığı kıyamete
kadar anlatsam yine yüz binde birini olsun anlatamam.
*
Senin neşelendiğin şeyle çok kişiler neşelendi.
Fakat sonunda sahibine vefa etmedi, yel gibi geçti
gitti!
*
Gönül, sana da vefa etmez,seni de terk edip gider.
O senden vazgeçmeden sen ondan vazgeçmeye çalış.
Fırsat elden çıkmadan Hz Meryem gibi sen de surete
“Senden Rahman'a sığınırım" de
*
Kışın yüzü ekşidir. Ama şevkatlidir. Yaz gülümser
ama yakar, yandırır! Darlık geldi mi, onda genişlik
gör ve canlan, alnını karıştırma!
*
Tanrının verdiği rızık insan mertebesine göre
hikmettir. Bedeni şeytan aslanından kurtarabilirsen
Tanrı sofrasında nice nimetler yersin.
*
Gam ye de, seni derde sokanların ekmeğini yeme.
*
Akıllı adam, şarabı üzümde görür. Aşık varı yokta
bulur.
*
Tanrı malı cenazenin önünde gider. Kabirde sana
gurbet arkadaşı olur.
*
Ebedi aşkla kapı yoldaşı olmak için ölüm gününe
hazırlan da şimdiden öl!
*
Gam çalışan kimsenin önünde aynaya benzer. Sabrederse
o aynada muradına ulaştığını seyreder.
*
Tanrının yücelttiği kimselerden baş çekme. Kimi
ziyanda görürsen bil ki görünüşte yapayalnız bile
olsa, hakikat ta o ziyana bir memura sürüklenir
gider.
*
Bir yerde aşk fenalaştı, derdi artırdı mı orada
ne Ebû Hanîfe bir ders verebilir, ne Şâfiî!. Âşık
tövbe etti mi. İşte o zaman kork. Çünkü âşık,
ayyarlar gibi daracığında ders verir!
*
Kim halvette görüşe yol bulur., hakikatte yol
bulursa artık bilgilerle yücelmeyi dilemez.
*
Testideki su, ırmağa döküldü mü ırmakta
mahvolur, ırmak kesilir. İşten anlamayan ahmak,
pervane gibi alevi nur sandı, ahmakçasına aleve
atıldı, canından oldu!
“ Peygamber “ Din nasihattir” dedi.
Nasihat, lûgatte hıyanetin zıddıdır.
Nasihatte dostlukta doğruluktan ibarettir. Doğru
söylemez, aldatırsan, hainsin, köpek postuna bürünmüşsün,
köpeksin! Örümcekte anka tabiatı olsaydı, tükürüğü
ile çadır kurar mıydı hiç. Nice kişiler vardır
ki kaşınır, böbürlenir fakat alem ıstırap zamanında
yapışacak, el atacak bir şey arar.
*
Mademki aslan değilsin, ileriye ayak atma çünkü
ecel kurttur. Canın ise koyun. Aşk davaya benzer,
cefa çekmekte şahidin yoksa davayı kazanamazsın
ki! Sopayla kilime vuran, kilimi dövmez tozlarını
silker.
*
Kaypak arkadaşlara uyma, çevir onların yaprağını.
*
Herzevekillerin manasız sözlerini saçma gururlarını
az dinle, bu çeşit adamlarla savaş safına girme.
Tanrı, bunlar hakkında “ Onlar size uyunca sayınızı
çoğaltmazlar, ancak aranıza nifak sokar, hile
ve fesadı çoğaltırlar” dedi.
*
Şeytanın insanlardan gözlemek bir deliğe girip
saklanmasına “hunus” derler. Tanrı şeytana “hannâs”
dedi.
*
Hadis: Düşmanlarınızın en kuvvetlisi içinizdedir!
*
Peygamber "sözde sihir hassası var” dedi
doğru söyledi.
*
Tanrı’nın rahmeti, kahrından ileridir, kahrından
fazladır ve ezelîdir. Bu yüzden de bir kimseyi
belâlara uğratması, rahmetindendir.
*
İş, söz ve doğruluk, meleğin gıdasıdır. Melek,
bunlarla göğe ağar.
*
Seni acılıklardan yıkayıp arıtmak için acı söylüyorum.
Acılıklarla gönlün kanlara bulanırsa içindeki
bütün acılar gider. *
“Allah’u Ekber” sözü
ile şom (kötü) nefsin başını kes. Kes de can,
mahvolmaktan kurtulsun. *
Tanrı huzurunda, gözyaşları dökerek
ayakta durmak, kıyamet gününde kabirden kalkıp
mahşer yerinde dikilmeye benzer. *
Kıyamdayken kula haktan gelen haberlerden
kul utanır iki büklüm olur rükûa varır. *
Hileler öldü, bitti mi dua zamanı
gelir! Kurtulunca yine gözleriniz kurur, yine
şehvet için yaratılmış birer şeytan kesilirsiniz. *
Cahilin sonunda göreceği şeyi akıllılar
önce görür. *
Mademki ayıplarını görmüyorsun, bari
ihtiyatı elden bırakma! İhtiyat nedir? Her an
ansızın gelebilecek bir belayı görmek. *
Halk yoksulluktan korkar. Ama o yoksulluğu
yaratandan korksalardı onlara yeryüzünde defineler
aşikâr (gizlilikten açığa çıkmak) olurdu. *
Bedava olarak insanlara yüzlerce
göz, yüzlerce kulak veren, rüşvetsiz akıl, fikir
ihsan eden Tanrı..! Sen, biz hak etmeden lütuflarda
ihsanlarda bulunursun. Nimetlerine karşı yaptığımız
kâfirliklerle hatalarımızı görüyorsun. Fakat sen,
bütün bunları lûtfunla affetmeye kadirsin. Biz,
hırstan, şehvetten kendi kendimizi yaktık. Bu
duayı da senden öğrendik ya Rabbi..! Bize duada
bulunmayı müsaade etmen, dua öğretmen böyle bir
karanlığı aydınlatman hürmetine sen bunlara acı.
Bu ihtiyarsız (kendiliğinden) dua yok mu, bambaşka
bir şeydir, adamın kendinden değildir. Tanrı’dandır.
Tanrı ilhamıdır. İşte o anda duada bulunan Tanrı’dır.
Dua da Tanrı’dandır, icabette Tanrıdandır. Arada
vasıta olarak mahlûk yoktur. O niyazdan cismin
de haberi yoktur, canın da. Lûtuf ve merhamet
sahibi olan Tanrı kulları bu şekilde işleri düzeltmekte
Tanrı huyuna sahiptirler. Onlar, şiddet zamanı
sıkıntı vakti, rüşvet almaksızın mahlûkata acırlar,
yardımda bulunurlar. Ey belâlara uğramış adam,
kendine gel de bunları ara… Kendine gel de belâ
vaktinde onların duasını ganimet bil! *
Av esnasında tilkiyi ayakları kurtarır
da mağrur tilki, kendisini kuyruğu kurtardı sanır.
Canımı pusudan bu kurtardı diye kuyruğu ile oynar,
onu sever! A tilki..! A aç gözlü sersem, ayak
olmasa kuyruk ne yapabilir ki! *
Ey eşeğe kul olan, ey eşeğin kuyruğunun
altına lâyık olan, öpülecek bir yer buldunsa haydi
bizi de götür! Sevgilinin kulluğu, sana el vermedikçe,
bu padişahlık meyli sana nereden geldi? *
Gönül sen bir cüze benzersin, küllüne
varır, ulaşırsan Tanrı’ya makbul olursun. Tanrı
“biz gönüle bakarız su ve topraktan ibaret olan
surete değil” diyor. Göklerden yüce olan gönül;
ya abdalın gönlüdür ya peygamberin… *
Sen, ben de gönül sahibiyim, başkasına ihtiyacım
yok Tanrı’ya ulaşırım diye baş çekersin ama bu
bulaşık şeyi gönül sandın da gönlünü gönül sahiplerinden
çetin mi? Şunu bil ki yüz binlerce halkta yüz
binlerce ileri gelenlerde bulunan gönül değildir.
Gönül bir tek kişide olur. Sen o kırık dökük,
parça buçuk gönül kırpıntılarını bırak ta asıl
gönülü ara… *
İnsan akılla bir olur;
saçı sakalı ağarmakla değil. *
Alelade adamlara uydun da onları
insan sandın. Ey hamhalat iş bu yüzden harap oldu.
*
Gafil olma ara… Ara ki devlet aramakla
elde edilir. Gönüle gelen her ferah, bir sıkıntıya
bağlıdır. *
Ey iyi adam dikkat et! Tanrı; “dua
edin, beni çağırın: size icabet edeyim” dedi,
icabetin şartı bile duadır. Kimin gönlü illetlerden
arınmışsa, onun duası Tanrı’ya kadar varır, makbul
olur. *
Deve kuvvetlenip erkek aslan kesildi
mi ağır yükler çekerde yine o yüklerin altında
az yer, az içer. Dişi arzusu ile zahmet ve açlık
çeker. Hatta dağ bile ona bir kıl gelir. *
Elest âleminde rüya görmeyen, bu
dünyada ne kul olur, ne mürit. Olsa bile gönlünde
yüzlerce tereddüt vardır. Bir an şükrederse, bir
yıl şikâyet eder. *
Gayb sırrını, sırları adam akıllı
bilen ve ayıpları tamamıyla örten Tanrı’dan başka
kim bilebilir ki? *
Şunu bil ki güneşin nuru, hicaplardan
(perde) hariç olan hakikat güneşinin aksinden
ibarettir. *
Baş köşeyi gözetip duran zalim adam
eşektir. Ona çerçöple saman bile yazık. Zalimi
mazlumdan ayırt eden, zulümkâr nefsinin boynunu
vurmuş kişidir. Köpek, daima yoksula acize saldırır.
Fırsat bulursa ısırırda. Komşulardan av kapmak
aslana göre ayıptır, köpeklere değil. *
Günahının perdesini kişi kendi kaldırıyor.
Yoksa Tanrı suçunu örtüyordu. Bu kötü zamanede
kâfir olsun, fasik olsun herkes kendi perdesini
kendi yırtar. Zulüm can sırları arasında gizli
kalır. Fakat onu halkın önüne koyan zalim olan
kişidir. *
Kızdığın söylenmeye başladığın zaman
yok mu, gizlediğin şeyleri kıldan kıla meydana
çıkarır. *
Ey hür can, sen ona tövbe etmesi,
yargılanma dilemesi için inci verirsin de o sana
taş bile vermez. İşte nefsin insafı. *
Tanrı’nın hilmi, müdarada bulunur.
Bulunur ama adam haddi aşınca iş meydana çıkar.
*
Nefsini öldür de âlemi dirilt. Nefis
efendisini öldürmüştür. Onun için sen nefsi kendine
kul köle yap. *
Güzel gözlülerden işve, cilve öğrenmişsek
neden gözlerimizi sebeplere dikip duruyoruz. Sebeplerinde
başka sebepleri var. Sebebe bakma da asıl olana
bak. Peygamberler sebepleri gidermek için geldiler.
Mucizeleri Zuhal yıldızına ulaştı. *
Bütün Kur’an, sebebi gidermeye aittir.
Kur’an baştan sona kadar sebepleri, illetleri
nefyeder vesselam. Bunu anlamak aklın harcı değildir.
Kulluk et de bunlar sana keşfolsun!
Işık Sükan’ın
açıklaması:
Akıl, sebepleri
araştırarak ilim yapar. O yüzden ilmin temeli
rasyo = ilim yapan akıldır. İman, akla ve sebebe
bağlı olmadan gereken sonuçları elde eder. Ortaya
çıkan bu sonuca mucize denir. Mucize de doğanın
içinde gerçekleştiği için buna doğa dışı demek
yanlış olur. Mucize doğa dışı değil, ilmi kanunların
istisnası olarak sıra dışıdır.
*
Ey öğütçülerin öğüdünü dinlemeyen, kötüye yormak,
nereye varırsan var, seninledir! *
Bir doktor sana “ Koruk yeme, saan şu çeşit kötü
bir hastalık verir” dese,
“ Neden kötüye yoruyorsun” der misin? Dersen öğütçüyü
suçlu tutuyorsun demektir. *
Peygamberler dediler ki: “ Çirkin ve kötüye yormak,
sizin ruhunuzdan meydana gelen bir şey. Bu kabahat
biz de değil, sizde. *
Aşağılık kötü kişileri felaketten kurtarmak için
öğüt verip iyilik edersen o sana kötülük eder.
Çünkü o alçaktır, iylik etmeye gelmez, ona! Kerem
sahibine ise ihsanda bulunsan bire karşılık sana
yedi yüz verir.Alçağa cefa eder, onu kahreylersen
sana aşırı vefalar gösterir, kulun kölen olur. *
Kâfirler, nimete eriştiler mi cefa tohumunu ekerler
de sonra cehennemde, aman yarabbi diye bağırıp
dururlar.” *
Alçaklar, cefaya, derde düştüler mi arınır, temizlenirler.
Vefa gördüler mi de cefakâr olurlar. Onların ibadet
edecekleri mescit cehennemdir. Zindan da hırsızın,
alçak kişinin ibadet yeridir. Orada daima Hakk’ı
anar durur. *
İnsanın yaratılmasındaki maksat ibadettir. İnsandan
maksat ilimdir, doğru yolu bulmaktır. Ama her
insanın bir ibadet yeri var. *
Kerem sahibine ikramda bulundun mu bu ikram,
ona ibadet yeridir, ikrama uğradıkça şükreder.
Alçağa da kötülük ettin mi onu ibadete sevk edersin.
Hulâsa Tanrı iki mescid yaratmıştır: Cehennem
onların mescidi, cennet bunların! *
Vur alçakların başına ki yere baş koysunlar…
ver kerem sahiplerine ki ihsanına mazhar oldukça
şükretsinler! *
Fare huylulara kedi bey olur. Fare kim oluyor
ki aslandan korksun? *
Uluların virdi, ( Rabbimiz yücelerin yücedir)
sözüdür. Bu abdallara lâyık olan Rab ise kendisinde
Tanrı kuvveti vehmeden Tanrı kullarıdır. *
Yürü ey çömlek yalayıcı, kâse yalayıcının yanına
git, onu kendine Tanrı say, velinimet say! *
Ey kerem sahibi, alçak nefse iyilik etme, kötü
davran da alçaklarla beraber o da sana boyun eğsin,
teslim olsun. *
Altınlarla bezenmiş kaftanlara bürünen beyler,
padişahlar azgın kişilerdir. Abaya sarınan yoksul
yok mu, şükreden odur işte. *
Herzevekilin biri, sofiye “ Çiviye asılı ve
içinde ekmek olmayan bomboş sofra nedir ki seni
bu derece zevke, vecde getiriyor?” dedi.
Sofi dedi ki: “ Yürü git be… sen mânasız bir suretten
ibaretsin… sen varlık peşinde koş. *
Aşığın gıdası, ekmeksiz ekmeğe âşık olmaktır. *
Âşıkların varlıkla işi yoktur… âşıklar, kârı
sermayesiz elde ederler. *
Perilerin meleklerin gıdası kokudan ibarettir.
Perilerin güzel kokudan aldığı zevki, sen yüz
batman güzel yemekten bile alamazsın. *
Bu, sevgiliye olan sevdası yüzünden kendini kuyulara
atar. Öbürü kininden sevgiliye kuyu kazar! *
Yüzünü yıkamayan, hurilerin yüzünü göremez.
Peygamber, “ Namaz, ancak huzur-u kalple kılınır”
demiştir. *
Canların gıdası aşktır. Bundan dolayı ruhların
gıdası açlıktır. *
Nice âlimler vardır ki hakiki ilimden hakiki
irfandan nasipleri yoktur. Bu çeşit âlim, ilim
hafızıdır, ilim sevgilisi değil. *
Tellalın eline düşen cariye müşteri içindir.
Tellala ne fayda. *
Kendini unuttun mu seni anarlar: kul oldun mu
azat ederler! *
Balık baştan kokar, kuyruktan değil! *
Eğer ne olacağım, başına ne gelecek, bunu bilmedikçe
gemiye yola düşmem dersen, hiç bir ticarette bulunamazsın.
Çünkü bu ikisi de gaybdadır, sırdır. Bu kapıyı
ümitten başka bir şeyle açmaya izin yok. *
Bir kerem sahibi, sana gel, ateşe gir dese hemencecik
atıl ateşe… beni yakar mı deme bile! *
Bir erkeğin gönlü, kadının gönlünden aşağıysa
o gönül, işkembeden de bayağıdır . *
Seni tekrar sebep âlemine göndersem yine sebebe
yapışırsın. A tövbesinde durmayan ahdi çürük adam! *
Yalnız teni tanıyanlar, bizi çabucak kaybederler…
Fakat canı tanıyanların sayılarla işleri yoktur.
Can ol da canan yolu ila canı tanı! Görüş dostu
ol, kıyas oğlanı değil! *
Melekle aklın gözleri Âdem’i görüp nurlandı.
Şeytan’la nefsin gözleri, Âdem’i ancak toprak
olarak gördü.Bu anlatışım da işte kara saplanmış
eşek gibi kalakaldı. Yahudiye’ye İncil okunamaz
ki! *
Bebek İsa’yı dile getirip konuşturan, Meryem’in
derde düşüp niyaz etmesidir. *
Tanrı, gökleri yarattıysa ihtiyaçları gidersin
diye yarattı. Nerede dert varsa deva oraya gider,
nerde yoksulluk varsa nimet oraya varır. Müşkül
neredeyse cevap oradadır. *
Suyu az ara, susuzluğu elde et de sular yukardan
da coşsun, aşağıdan da fışkırsın! *
Susuz kal, susa da sana “ Onları Rableri sular
“ hitabı gelsin… *
Birisini, Tanrı överse canlılar da cansızlar
da yüzlerce kere doğrudur, haktır der. *
Birisini koruyan Tanrı olursa ona kuş da gözcü,
bekçi kesilir, balık da! *
Sizin cefa sandığınız şey, aslında vefanın ta
kendisidir. *
İbret al da kötü bir işe düşünce aklını başına
devşir, ye’se düşme, hüsnü zanda bulun! *
Takdir yüzünden kaybettiğin şeyler, muhakkak
senden belâyı giderir. *
Tasavvuf nedir diye bir uluya sordular da dedi
ki: Sıkıntı zamanı, gönülde neşe, ferah bulmak! *
Tanrı, “ Kaybettiğiniz şeylere eseflenmeyin,
hattâ kurt gelse de keçinizi yese bile “ buyurdu.
O belâ, daha büyük belâları defetmek, o ziyan
daha dehşetli ziyanları menetmek içindir. *
Kudret, herkesin harcı değil: aciz, Tanrı’dan
çekinen kişiye sermayedir. *
Âdem, “ Keremnâ “ sırrına, dilediğini yapabilme
kudretiyle erişti. Müminler, bal arısı gibi bal
madeni oldular, kâfirler, yılan gibi zehir madeni! *
Yanlız Tanrı'nın selamında bir tamah yoktur.
*
Dudağını yumup söylemeyen, sırrı gizleyebilen,
gayb sırrını öğrenendir. *
Her meyvenin içi kabuğundan iyidir. Teni kabuk,
sevgiliyi iç bil! İnsan pek lâtif bir içe maliktir.
İnsansan bir an olsun onu ara. *
Veli kendi kendine yüzlerce söz söyler, dinler
de yanında oturan kokusunu bile alamaz. *
Ey kınayan köpek, sen hav hav edip duruyor da
Kur’an’ı kınamakla hükmünden kendini kurtaracağını
mı sanıyorsun? *
Kur’an, kıyamete kadar, "ey kendilerini
bilgisizliğe feda edenler" diye nida eder.
Siz beni masal sandınız da kınama ve kâfirlik
tohumunu ektiniz! Gördünüz ya siz yok oldunuz,
siz masal oldunuz.
Ben Tanrı’nın kelâmıyım, Tanrı’yla kaimim. Ben,
güneşin nuruyum, ben âşıkları ölümden kurtarmak
için buracıkta akıp duran bir âbı-hayatım. *
Dünya kurulalı abes işler de bulunanlar vardır.
Bu dünya böyle kurulmuş, böyle gider! Sen işine
bak. Onların kendi saçlarını, sakallarını yolmaları
yakındır. *
Akılsız kişileri her türlü yel kapıp gider. Çünkü
onların kuvvetleri sağlam değildir. Kötü ve hayırsız
adam, lengersiz gemidir. Ne demir atmıştır, ne
bir yere bağlıdır. Deli rüzgârlardan kurtulamaz. *
Gönül akıl nurlarıyla nurlanırsa o nurlardan
göze de bir pay verir. *
Doğandan aslı, nesli belli olan keklik korkar.
Sineğe o korkudan pay yoktur. *
Ey kalbi olmayan boş davullar, can bayramınızdan
kısmetiniz, tokmaktan ibarettir! Kıyamet bayramında
dinsizler davul biz ise gül gibi gülmekteyiz,
bayrama erişenlere benziyoruz. Şimdi duy da bak,
bu davul nasıl ses vermekte, devlet tenceresi
nasıl kaynamakta. *
Yapraklar, köke göredir. Ağaçta böyle olduğu
gibi nefislerle akıllarda da böyledir. *
Aşk, âşıkların vücutlarını inceltir, zayıflatır:
sevgililerin vücutlarını ise tombullaştırır, güzelleştirir.
*
Bu gönülden sevgi şimşeği çaktı mı bil ki o gönülde
de sevgi vardır.
Gönlünde Tanrı sevgisi arttı mı şüphe yok ki Tanrı
seni seviyor. *
Âlemde her cüz’ü de muhakkak kendi çiftini ister.
Kehlibar nasıl saman çöpünü çekerse her cüz’ü
de muhakkak kendi çiftini çeker. Demirle mıknatıs
nasılsa ben de seninle öyleyim. *
Gökyüzü erkekdir. Gökyüzü aklen erkektir, yer
kadın. Yeryüzü, hanımlıklar etmekte, doğurduğu
çocukları emzirip yetiştirmektedir.
Yer olmasa güller, erguvanlar nasıl biter, gökyüzünün
suyu, harareti olmasa yerden ne hâsıl olur? *
Âşıkların meyili ve muhabbetleri, âşıkları zayıf
bir hale getirir. Sevgililerin aşkı onların yanaklarını
parlatır. *
Muratsızlık, cennete kılavuzdur. Ey yaradılışı
güzel, “ Cennet, istenmeyen, hoşa gitmeyen şeylerle,
murada nail olmayışlarla kaplanmıştır” hadisini
işit! *
Akıllıların gönülleri, mecburî kırılır. Dilediklerini
yapamazlar, meyus olurlar. Akılı başında olanlar,
bağla bağlanmış kullardır, âşıklarsa hürdür, şekerlenmiş,
ballanmış canlardır onlar! Akıllıların yuları
“ zorla gelin “ emridir; gönlünü kaptıranların
baharı “ dileyerek gelin“ emri! *
Peygamber’e “ Âlemlere rahmet” diyorlar ya… öyle
olduğu halde bütün bir âlemin boynunu, boğazını
kesiyordu. *
Müminlerin nişanesi mağlûbiyettir ama müminin
alt oluşunda da bir güzellik var!
Misk ve amberi kırsan dünyayı güzel kokularla
doldurursun.
Eşek tezeğini kırsan evler, baştanbaşa pis koku
ile dolar. Peygamber, perişan bir halde Hudeybiye’den
dönerken “ İnna Fetahnâ” devletinin davulu çalındı.
*
Sevgiliyle beraber oturduğum yer, yerin altı
da olsa yine arştan yücedir.
Peygamber dedi ki: “ Benim miracım, Yunus’un
miracından üstün değildir.
Benimki göklere çıkmakla oldu, onun ki yerlere
inmekle. Zaten Tanrı yakınlığı hesaba sığmaz ki.
Yakınlık, ne yukarıya çıkmaktır, ne aşağıya inmek.
Tanrı yakınlığı, varlık hapsinden kurtulmaktır.
Yok olanın ne yakınlığı olur, ne uzaklığı, ne
geç kalışı!
Tanrı’nın sanat yurdu yokluktandır. Sen, varlığa
aldanmış kalmışsın, yokluk nedir, ne bileceksin. *
Muhammed dayanıp yatmış, uyurken sır gelip, başucunda
döner durur!
Helvayı kime nasipse o yer. Parmakları uzun olan
değil! *
Ey malla, mülkle, soyla, sopla nazlanan, sen
akıllı kişinin yanında oluk üstündeki devesin. *
Cihan murdardır, pistir. Ben böyle pis bir şeye
nasıl haris olurum?
Köpek değilim ki ölünün perçemini çekip koparayım.
Ben İsa’yım, ölüyü diriltmeye geldim. *
Hırsızın kahredişi, kahrolmasıdır. *
Peygamber, “ Cennet ehli olanlar, bazı şeyler
yüzünden savaşlarda, düşmanlıklarda mağlup ve
zebun olurlar” dedi. *
Tanrı’dan bir şey umarak, Tanrı’dan korkarak
sevenler, taklit defterinden ders okumaktadırlar.
Nerede Hakk’ı ancak hak için seven. Fakat ister
öyle sevsin, ister böyle, onu Hakk’a çeken yine
Hakk’ın kendisidir. Daima Tanrı’nın hayrına nail
olayım diye Tanrı’yı seven de.
*
Sevgililerin meyli gizlidir, örtülüdür. Fakat
âşıkın iki yüz davul zurnayla ilan edilir, o kadar
meydandadır. *
Sevgiliyi görmek, Âbı hayat içmektir. Görülmesi,
ölümü gidermeyen sevgili, sevgili değildir. *
Ey delikanlı, iman doğruluğunun nişanesi, o sırada
ölsen bile sana ölümün hoş gelmesidir. *
Hangi işe girişirsin de o işte sana ölüm bile
hoş gelirse sevdiğin iş, işte o iştir. *
Sevgili dediğin bir Hak’tır, bir de Tanrı’nın
“ Sen benimsin, ben senin” dediği. *
Sen Tanrı âşıkısın; Tanrı, ona derler ki geldi
mi sen de bir kıl ucu kadar olsun varlık kalmaz.
*
Sen bir gölgesin, güneşe âşıksın…. Şems geldi,
elbette gölge derhal yok olur! *
Tanrı bana dedi ki: “ Ey adalet sahibi, hasmı
da hazır olmadıkça kimsenin şikâyetini dinleme. *
Nur arayan gölgeler, nur zuhur etti mi yok olur.
*
Akılsız bir tavuk, deveyi evine konuk götürür.
Fakat deve, tavuğun evine ayak atar atmaz ev yıkılır,
dam çöker! Bizim aklımız, fikrimiz de tavuk kümesinden
ibaret. *
Aşk öyle bir fazilettir ki insanı faziletler
sahibi yapar: fakat insan, bu haddinden fazla
dileyiş yüzünden hem pek zalimdir, ham de pek
cahil!
İnsan hakikaten bilgisizdir; Hele bu müşkül avda
büsbütün bilgisiz. Bir tavşan, aslanı kucaklamaya
çalışıyor! Eğer aslanı bilseydi, görseydi hiç
kucaklamaya kalkışır mıydı, buna imkân mı var?
*
İnsan, canına da zulmeder, nefsine de… Ama bu
zulümler adaletlerden bile üstün ve ileridir.
Bilgisizliği ilimlere üstattır. Zulmü, adaletlere
doğru yol gösterir. *
Şimdi ben sana dilsiz, dudaksız yeniden yeniye
eski sırlar söyleyeceğim dinle!
Şimdi can kulağını aç da:
1) "Tanrı dilediğini yapar" sırrını
duymaya hazırlan.
2) Âşık, vuslata çağrıldığını duyunca yavaş yavaş
kımıldanmaya başladı.
3) Bunların hepsini bir tarafa; YOKLUK koskoca
bir âlem doğurmadı mı? Hâlâ da her an bütün varlıklar
ondan doğmuyor mu?
4) Âşık yere kapandı, secdeye vardı! *
Şuh bir küstahın, küstahlığına gösterdiğin hilme
(hoş görme) karşı bütün hilimler, bir zerreden
ibarettir.
Dinle bak, hizmetinden ayrıldığım andan itibaren
nelere uğradım: İlk önce benim için ne evvel kaldı,
ne âhir: ön de gözümden kalktı, son da!
İkincisi çok aradım ama sana bir ikinci bulamadım
ey güzel sevgili.
Senden ayrıldım ayrılalı Tanrı, üçün üçüncüsüdür
demiş gibi oldum.
Dördüncüsü, ayrılık, tarlamı, ekinimi yaktı. Hâmise’yi
Râbia’dan ayırd edemez oldum! Kanlı göz yaşlarımızı
takip ederek izimizi izleyebilirsin!
Söylesem ağlayamam; ağlarsam sana nasıl şükredebilir,
seni nasıl sevebilirim? *
Aşk, iki âleme de yabancıdır; aşkta yetmiş iki
türlü divanelik var! *
Aşk çalgıcısı, semâ vaktinde şunu çalar: Kulluk
bir bağdır, efendilik baş ağrısı! Aşk nedir? Yokluk
deryası! Aklın ayağı, orada kırıktır! *
Hidayet şarabı çoğaldı, arttı mı şaraptaki kuvvet,
sürahiyi kırar.
*
Güneş de dört kat gökten doğar, âlemi nurlara
gark eder.
|